Ahmed Arif Sözleri

Ahmed Arif, Türk edebiyatında “Hasretinden Prangalar Eskittim” adlı tek şiir kitabıyla tanınır. Bu eser, halk edebiyatı unsurlarıyla çağdaş bir anlatımı birleştirir ve aşk, özlem, hasret, direniş ve özgürlük temalarını işler. Şiirlerinde coşkulu bir dil, samimiyet ve derin bir melankoli hâkimdir.

Ahmed Arif Sözleri Kısa

Ahmed Arif’in şiirleri, halk türkülerinden ve destanlarından beslenirken aynı zamanda sosyal ve politik olaylara da güçlü bir şekilde değinir. Şiirleri, halktan gelen bir ses olarak kabul edilir ve hem edebi değeri hem de duygusal etkisi bakımından okuyucular tarafından derin bir hayranlıkla karşılanır.

Hasretinden Prangalar Eskittim (1968): Ahmed Arif’in yayımlanan tek şiir kitabıdır ve Türk edebiyatında unutulmaz bir yere sahiptir. Şiirleri defalarca bestelenmiş ve birçok sanatçı tarafından seslendirilmiştir.

Ahmed Arif, 2 Haziran 1991’de Ankara’da hayatını kaybetti. Şiirleri ve duygu yüklü anlatımıyla Türk edebiyatında hâlâ çok güçlü bir etkiye sahiptir. Onun şiirleri, toplumsal mücadelelerin ve insanın en derin duygularının sesi olarak yaşar.

Ahmed Arif Sözleri Kısa

-> Gün ola, devran döne, umut yetişe.

-> Ey halkım! Umudunuzu asla yitirmeyin.

-> Ben seni sevdim mi? O bir başka yangın.

-> Ey sevda! Bir gün bile bırakmadın yakamı.

-> Ve sen geçersin içimden. Bitmek bilmezsin.

-> Galiba mezarımıza sadece haysiyeti götüreceğiz…

-> Zindan karanlık ama umut aydınlık bir dost gibi.

-> Rüzgâr esiyor saçlarında, dağları aşıyor umutlar.

-> Ah bu şehir! Hangi köşesinde bıraktım sevdalarımı?

-> Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz.

-> Sesin karanlık bir gecede yıldızlar gibi parlıyor.

-> Ve nelere baskın gelmezdi ki seni düşünmenin tadı.

-> Üşürsen soğukları, hastaysan mikropları bana ilet…

-> Ne güzel şey senden gayrısını tanımamak, takmamak.

-> Karanlığın içinde bir ışık arar gibi bakarım sana.

-> Geceyi de al karanlığını, ben baharı beklerim hâlâ.

-> Özlemler birikti; hasret, bir dağ gibi oldu içimde.

-> Direniş bir ateştir yürekte, kavurur yalnızlıkları.

-> Bir rüzgâr gibi esiyor sevdan, kalbimi serinletiyor.

-> Zamanı unuttum, sevdalar hep geçmişte kaldı sanırım.

-> Akşam erken iner mahpushaneye, ejderha olsan kar etmez.

-> Şafak vakti bir hürriyet türkü söyler, haykırır gönlüm.

-> Sevdalıyım gökyüzüne, ne zaman baksam gözlerini görürüm.

-> Dağ başında bir nefes gibi sevdim seni, sessiz ama güçlü.

-> Sırtımı yasladığım koca dağlar, siz de mi unuttunuz beni?

-> Gözlerin hürriyet kadar güzeldi, sesin barış kadar sıcak.

-> Toprak kokar ellerim, avuçlarımda bir yudum sevdanın izi.

-> Ah o şehrin sokakları, adını unuttum ama sevdanı unutamam.

-> Ay ışığında sabaha yazılır şiir, sevda denilen nehir hep akar.

-> Gözlerin yıldızlar gibi parlıyor, bir başka âlemin ışığı gibi.

-> Özgürlük kokardı saçların, sabah serinliğinde rüzgârlara karşı.

Ahmed Arif Sözleri Özlü

-> Hasretinden prangalar eskittim, karanlık çırılçıplak, üşüyorum.

-> Haber salın memlekete; dağlar hür, ağaçlar yeşil, umut var hâlâ.

-> Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim. Sensiz boğazımdan geçmiyor.

-> Bir dağ başında sevda büyür; kökleri toprakta, dalları yıldızlarda.

-> Bir ben kaldım, ortasında kavganın, bir de karanfil yürekli çocuklar.

-> Beni bekle dediğin gün, tarihe not düştüm; seni sevmek direnmektir dedim.

-> Seni anlatabilsem seni. Yokluğun, cehennemin öbür adıdır. Üşüyorum, kapama gözlerini.

-> İçmek! Gözlerinde içmek ay ışığını. Varmak! Gözlerinde varmak can tılsımına. Gözlerin hani?

-> Leylim leylim ayvalar, nar olanda sen bana yar olanda. Belalı başımıza dünyalar dar olanda.

-> Duymak, gözlerinde duymak üç ağaçları susmak, gözlerinde susmak, ustura gibi… Gözlerin hani?

-> Ölüm buyruğunu uyguladılar, mavi dağ dumanını ve uyur uyanık seher yelini kanlara buladılar.

-> Vurun ulan, vurun, ben kolay ölmem. Ocakta küllenmiş közüm, karnımda sözüm var halden bilene.

-> Canımın gizlisinde bir can idin ki, kan değil sevdamız akardı geceye, sıktıkça cellat kemendi.

-> Canım benim, bilir misin? Canım dediğimde içimden canımın çıkıp sana doğru koştuğunu duyarım hep.

hmed Arif En Güzel Sözleri

-> Dayan kitap ile dayan iş ile. Tırnak ile diş ile umut ile sevda ile düş ile dayan rüsva etme beni.

-> Kaderimiz bir tuhafsa, ömrümüzü dolu bir kadeh gibi sindire sindire içemediysek, günahı boynumuza değil.

-> Bir daha dünyaya gelsem aynı hayatı, daha ustaca ve korkusuz yaşarım. Ama bu sefer seni tanımakta gecikmem…

-> Sen en güzel kızısın bütün galaksilerin bense tozuyum artık akkor tozuyum Prometheus’u yakan kara sevdanın.

-> Gözlerinden, burnunun üst dudağına düşen fark edilmez incecik gölgesinden öperim canım. Öperim ömrüm. Yaşşa!

-> Seni sevmek, felsefedir kusursuz. İmandır, korkunç sabırlı. İp’in, kurşun’ün rağmına, yürür pervasız ve güzel.

-> Mektubun gecikti gene. Belki de ne yazacağını kestiremiyorsun! Oysan adını yazman yeter. Görünce içim aydınlanıyor.

-> Bir sevdadır böylesine yaşamak, tek başına ölüme bir soluk kala, tek başına zindanda yatarken bile, asla yalnız kalmamak.

-> Salavat getirir dağ dağ taburlar narlı bahçe üzere, kanlı bir akşam gelen elçi değil Azrail olsun, anam avradım olsun kaçarsam.

-> Düşün! Uzay çağında bir ayağımız, ham çarık, kıl çorapta olsa da biri, düşün, olasılık, atom fiziği ve bizi biz eden amansız sevda.

-> Sen ister dostum ol ister sevgilim, yeter ki hayatımda ol. Sen bana geldikçe sana ihtiyacım olacak. Senden başka hiçbir isteğim yok.

-> Beni, gözlerin götürür gözlerin aşkla, acıyla. Kuşatmışlar sesimi, soluğumu kesilmiş tuz ekmek payım vurgunum ve darda, gözaltındayım.

Ahmed Arif Kitap Sözleri

-> Bir bilsen kimlere tasa, kedersin, anlar mısın, şaşırıp ağlar mısın ki? Bir bilsen kardeşlerim ne can çocuklar ve bilsen nasıl vurur beni bu duvar.

-> Hiçbir uğraş, hiçbir umut, seni düşünebilmek, seni anlayıp sevmek, yüzüne Ahmet Arif Sözleri bakabilmek kadar dolu, anlamlı ve yaşanmaya değer olamaz.

-> Payı yok, apansız inen akşamdan, bir kadeh, bir cığara, dalıp gidene, seni anlatabilsem seni.. Yokluğun, cehennemin öbür adıdır. Üşüyorum, kapama gözlerini.

-> Maviye maviye çalar gözlerin, yangın mavisine rüzgârda asi, körsem, senden gayrısına yoksam, bozuksam, can benim, düş benim, ellere nesi? Hadi gel, ay karanlık.

-> Mağlup mu desem mahcup mu ama ikisi de değil. Ben garip, sen güzel dünya umutlu öyle bir tuhafım bu akşamüstü sevgilim canavar götürür gibi iki yanım iki süngü…

-> Ard arda kaç zemheri, kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül gürül akan bir dünya. Bir ben uyumadım, kaç leylim bahar, hasretinden prangalar eskittim.

-> Vurulmuşum, düşüm gecelerden kara, bir hayra superguzelsozler.com yoranım çıkmaz. Canım alırlar ecelsiz, sığdıramam kitaplara. Şifre buyurmuş bir paşa, vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız…

-> Namus işçisiyim yani yürek işçisi. Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş, ne salkım bir bakış resmin çekeyim, ne kınsız bir rüzgâr mısra dökeyim. Oy sevmişem ben seni.

-> Sus, kimseler duymasın, duymasın, ölürüm ha. Aymışam yarı gece, seni bulmuşam sonra. Seni, kaburgamın altın parçası. Seni, dişlerinde elma kokusu. Bir daha hangi ana doğurur bizi?

-> Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık. Ve zehir, zıkkım cigaram. Gene bir cehennem var yastığımda, gel artık.

-> Hakikatli dostun muydu, can koyduğun ustan mıydı, bir uyumaz hasmın mıydı, ooooof de bunlar olsun muydu? De be aslan karam, de yiğit karam, hangi kahpenin hançeri, saklı hançeri, yaranda?

-> Her dilediklerini yapsınlar. İsterlerse sinirlerimi, etlerimi, kemiklerimi, adımı, sanımı, cımbızlarla tek tek alsınlar. Unuttum, korkmayı sakınmayı. Seni alamazlar benden. Tılsım bu işte… Ayakta, fırtına gibi beni tutan bu…

-> Şu anda kim bilir napıyorsun sen. Belki çaydanlıktan bardağa o güzelim tavşankanını aktarıyorsun. Belki uykudasın, belki gezmede. Yahut da temiz, duru bir banyodasın. Başın, dişin ağrımasın, için bir garip burkulmasın da, nerede olursan ol!

-> Umutsuzluğa düşmek bir devrimciye yasaktır. Cellat elinde işkencede ölüme bir soluk kalmışken bile. Yalnız yasak değil ayıptır da. Çünkü devrimcinin kendisi, insanlığın yarını ve umududur. Bu bir kural, bir ilkedir. Bu, namussuzluğun, alçaklığın egemen olmadığı, soylu, güzel ve onurlu bir dünya, bu temel ilke üzerinde kurulur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir