Eric Hoffer Sözleri
Eric Hoffer, Amerikan düşünce dünyasında kendine özgü bir yere sahip olan, akademik eğitimi olmayan ama derin fikirleriyle tanınan bir filozoftur. 1898 ya da 1902 yıllarında doğduğu sanılmaktadır. Çocukken geçirdiği bir kaza sonucu birkaç yıl görme yetisini kaybetmiş, bu dönemde hafızasını geliştirip, görme yetisi geri döndüğünde yoğun bir şekilde kitaplara yönelmiştir. Yoksulluk içinde büyümüş, ailesini kaybettikten sonra Amerika’nın batısına göç etmiş ve uzun yıllar boyunca mevsimlik işçilik, çiftçilik ve özellikle liman işçiliği yaparak yaşamını sürdürmüştür.

1943’ten itibaren San Francisco limanında uzunshore işçisi (yük boşaltma işçisi) olarak çalışırken yazmaya başlamış; bu süreçte hem çalışmış hem de düşünce üretmiştir. Hoffer, özellikle 1951 yılında yayımladığı The True Believer (Gerçek İnanan) adlı eseriyle büyük ün kazanmıştır. Bu eser, fanatizmin, ideolojik bağlılığın ve kitle hareketlerinin psikolojisini anlamaya yönelik derin bir analizdir. Ona göre, insanlar boşluk, umutsuzluk ve kendinden kaçış duygusuyla büyük ideolojilere sığınır.
Hoffer’ın yazıları sade bir dilde derin fikirler sunar. Akademik çevrelerden gelmeyen biri olarak, halk diliyle felsefe yapmış, işçilerden akademisyenlere kadar pek çok kesime hitap etmeyi başarmıştır. Kendi kendini yetiştirmiş bir düşünür olarak, özgünlüğü ve gözleme dayalı analizleriyle dikkat çeker. Siyasi olarak bireyin özgürlüğüne ve sağduyulu düşünceye önem vermiş, totaliter ideolojilere karşı uyarılarda bulunmuştur.
1982 yılında ABD Başkanı tarafından Presidential Medal of Freedom ödülüne layık görülmüş, 1983 yılında hayatını kaybetmiştir. Ölümünden sonra düşünceleri hâlâ önemini korumaktadır ve adına verilen Eric Hoffer Kitap Ödülü ile hatırlanmaktadır.
Özetle Eric Hoffer, akademik unvanlara sahip olmadan, hayatın içinden gelerek derinlikli düşünceler üreten nadir filozoflardan biridir. Düşünceye sadeliği, gerçekliği ve bireysel gözlemleriyle katkı sunmuştur.
Eric Hoffer En Güzel Sözleri
-> Başarı, çoğu zaman unutulmak üzere yazılmış çabanın sonucudur.
-> Kendinden kaçmak isteyen, bir fikre tapınır.
-> Geçmişi sürekli yüceltenler, bugünden kaçanlardır.
-> Hakikat, bazen en sert düşmandır.
-> Fanatikler, ölümden çok özgürlükten korkar.
-> Dindarlar her zaman zihinlerinin değil, kalplerinin mutlak gerçeğini aramaya meyillidir.
-> Nefretimiz elle tutulur bir sebepten ileri gelmiyorsa, taraftar bulma arzumuz daha şiddetli olur.
-> Kabalık, zayıf insanın güç gösterisidir.
-> Bir ideoloji, insana kendini unutturabildiği ölçüde etkili olur.
-> Dünyadaki en müthiş şey; kendine ait olmayı bilmektir.
-> En tehlikeli yalan, iyi niyetle söylenendir.
-> Kitle hareketleri tanrıya inanmak zorunda değildir ama mutlaka bir “şeytan”a inanmak zorundadır.
-> Dağları yerinden oynatmaya yeterli teknik gücün bulunduğu yerde, dağları yerinden oynatan inançlara ihtiyaç yoktur.
-> İnsanlar çoğu zaman değişim istemez; sadece alışkanlıklarını rahatça sürdürebilecekleri bir değişiklik ister.
-> Hayatından memnun olanlardan iyi bir bilici çıkmaz.
-> Gerçek cesaret, yalnız kalma pahasına doğruda ısrar etmektir.
-> Bilgelik, kendini ne kadar az ciddiye alırsan o kadar yaklaşır.
-> Bizi en çok yaralayanlar, en çok inandıklarımızdır.
-> En özgür kişi, en az şeye bağımlı olandır.
-> Çocuklar cennetin anahtarlarıdır.
-> İnsan, çoğu zaman bilmediğinden değil, bildiğine aşırı bağlandığından yanılır.
-> İnandığın şey, senin kim olduğunu belirlemez; onu nasıl savunduğun belirler.
-> Çevreleri tarafından korkutulmuş kişiler, durumları ne kadar perişan olursa olsun değişimi düşünmezler.
-> Değişim çağında, “öğrenenler” dünyayı ele geçirecek. “Her şeyi bilenler” ise artık var olmayan bir dünyaya ait bilgileriyle baş başa kalacaklar.
-> Kabalık, zayıf insanların güce duyduğu özlemin sahte bir yansımasıdır.
-> Toplumun ilerlemesi, alışkanlıkların sorgulanmasıyla başlar.
-> Gerçek değişim, önce içimizde başlar.
-> Kendisini insanların çobanı olarak gören yardımsever despot devlet, daha fazla koyunun kendisine itaat etmesini ister.
-> Besleyen eli ısıranlar, çoğu zaman tekme atan botu yalar.
-> Bazı insanlar bir başarıdan çok, iyi bir bahaneye sahip olmayı tercih eder.
-> Şiddetli değişimlerin yaşandığı bu çağda gelecek, öğrenenlere miras kalır. Çok şey bilenler ise kendilerini artık var olmayan bir dünyada yaşamak üzere donanmış bulurlar.
-> Kendi kendilerini kandırmakta güçlük çekmeyen kişiler, başkaları tarafından da kolayca kandırılırlar.
-> Hırs, bir eksikliği kapatma çabasıdır.
-> Bir insan kendisine başarı sağlayacak yeteneğe sahip değilse, özgürlük onun için sıkıcı bir yüktür.
-> Bir hayal kırıklığı, çoğu zaman fazlaca beklentinin ürünüdür.
-> Bir insanın dinini öğrenmek için nasıl şehadet getirdiğini değil, hoşgörüsüzlüğünün ölçüsünü anlamamız gerekir.
-> Gerçek hayal kırıklığı, umuda fazla yatırım yapmanın ruhsal iflasıdır.
-> Feda etme duygusunu yaratan şey, sahip olunanlar değil, sahip olunamayanlardır.
-> Sahip olduğumuz kimliği, çoğu zaman acılardan öreriz.
-> Kitle psikolojisi, bireyin gölgesinde gelişir.
-> İtaat, düşünceye alternatif olarak sunulduğunda tehlikeli olur.
-> En derin korkularımız, en yüksek duvarları inşa eder.
-> Boş bir kafa gerçekten boş değildir; çöple doludur. Bu yüzden içine doğru bir fikir sokmak zordur.
-> Yüzleşmekten korktuğumuz gerçekler, kaderimizi şekillendirir.
-> Her inanç, sorgulanmadığı sürece bir hapishanedir.
-> Yıkmak, inşa etmekten daha kolay ve daha çekicidir.
-> Değişim zamanlarında dünyayı öğrenmeye açık olanlar devralır; bilgili olanlarsa çoktan yok olmuş bir dünyaya hazırlanmıştır.
-> Propaganda en çok, hayal kırıklığına uğramış kişiler üzerinde başarılı olur.
-> Bir insan, başkalarından nefret ettiğinde aslında kendinden kaçıyordur.
-> İnsanlarda, kendi varlığını şekillendiren güçleri genellikle kendi dışında arama eğilimi vardır.
-> Kendini anlayamayan, başkalarını yargılamaya heveslidir.
-> Düşünmeyen insan, en kolay yönlendirilen insandır.
-> İnsanlık, çoğu zaman kendi yarattığı tanrıya sığınır.
-> Mutlak iman, mutlak güç gibi mutlak biçimde bozulur.
-> Her fikir, bir kurtuluş vaadiyle gelir ama yeni bir zincirle bağlar.
-> Kendine karşı dürüst olmayan biri, herkese yalan söyler.
-> Kalabalığın sesi yükseldiğinde, bireyin sesi kısılır.
-> Bütün insanlığı sevmek, komşunu sevmekten daha kolaydır.
-> Neyi bildiğimiz ya da neyi bilmediğimizden çok daha önemlisi, neyi bilmek istediğimizdir.
-> Fanatik bir inanan, deneyimle değil dogmayla yönlendirilir.
-> Tembellik, yıkıcı düşüncelerin en iyi arkadaşıdır.
-> En büyük yalanı, kendimize söylediğimizde söyleriz.
-> Öğrenmeyi bırakan, yaşadığını sanarak çürür.
-> Küstahlık, zayıf insanın güçlü görünme taklididir.
-> İnsanın sahip olduğu nimetleri superguzelsozler.com sayabilmesi, ustalaşması en zor hesaptır.
-> Kendi gerçeğiyle yüzleşemeyen, başkasının hayalini yaşar.
-> Kesin inançlı kendi siyasi, dini, felsefi inancının mutlak gerçek olduğuna, bunu başkalarına zorla uygulamak gerektiğine bağnazca inanır.
-> Yaratıcı yoksullar genellikle hüsrana kapılmazlar.
-> Yoksul olan herkes hayatından bezmiş değildir.
-> Devrimler umutla değil, umutsuzlukla başlar.
-> Düşmanınızın neden korktuğunu anlamak için, sizi ne ile korkuttuğuna bakın.
-> Mutluluğu aramak, çoğu zaman mutsuzluğun sebebidir.
-> Nefret, bir topluluğu bir araya getirmenin en ucuz yoludur.
-> Bazen en ağır zincir, görünmez olanıdır.
-> Düşmanının en çok korktuğu şeyleri öğrenmek için seni korkutmak için kullandıklarına bak.
-> Özgürlük yapabildiklerimizden ziyade, yapamadıklarımızla ilgilidir.
-> Sahip olduğumuz fikirlerin çoğu, başkasının kelimeleridir.
-> Dünya üzerindeki gücümüz hayal ettiğimizden daha fazladır. Dokunduğumuz her şeyi kendi suretimize büründürürüz.