Dücane Cündioğlu Sözleri

Dücane Cündioğlu, 1962 yılında İstanbul Üsküdar’da doğmuş Türk düşünür, yazar ve filozoftur. Genç yaşta siyasi sebeplerle cezaevine girmiş, burada yazı hayatına başlamıştır. Arapça, İngilizce, Fransızca, Almanca ve İbranice öğrenmiştir. 1985’ten itibaren yayıncılıkla ilgilenmiş, 1998-2011 yılları arasında Yeni Şafak’ta köşe yazarlığı yapmıştır. Daha sonra Büyükada’da inzivaya çekilmiştir.

Dücane Cündioğlu Sözleri Kısa

Felsefe, din, teoloji, tasavvuf, sanat, tarih ve psikoloji gibi alanlarda eserler vermiştir. Önemli kitapları arasında Hz. İnsan, Göz İzi, Felsefe’nin Türkçesi ve Cenab-ı Aşk gibi eserler bulunur. Geleneksel düşünceyle modern eleştiriyi birleştiren özgün bir yazar olarak tanınır.

Dücane Cündioğlu Sözleri Kısa

-> Adam olmanın sermayesi hüzündür.

-> Masumiyet senin kârın değil. Sen insansın!

-> Yürümeye devam et, yol insanı terbiye eder.

-> Filozof bildikçe ölür, derviş öldükçe bilir.

-> Yanlışın yaygınlığı onu doğru hale getirmez.

-> Ol mahiler derya içredirler, deryayı bilmezler.

-> Seni senden uzaklaştıran ne varsa ondan uzaklaş!

-> Üçünün de gözü kördür: talih’in, ölüm’ün, aşk’ın.

-> Güçlü ol ama güçlü görünme, incitmek isterler seni.

-> Düşünmenin eşlik etmediği her inanç şiddet yüklüdür.

-> Gerekirse dünyadan vazgeç, ama asla kendinden vazgeçme!

-> Kalbin dişisi erkeği olmaz. İnsan insanı insanda tanır.

-> Hakikatten yana olacaksan yalnız kalmayı göze alacaksın.

-> Ve derken eski bir sual yerini buldu: ‘Siz hiç öldünüz mü?’

-> Abdal olan aptal olanı bağışlar. Bu dervişliğin şanındandır.

-> Bizim sadece hatırlamaya değil, unutmaya da ihtiyacımız var.

-> Farkında mısın, zaman geçiyor, sen geçiyorsun, hakikat geçiyor.

-> Büyük bir kayıp yaşamadan irfan bulunmaz, kibirden uzaklaşılmaz.

-> Düşünün bir kere, ölüm olmasaydı bu hayat ne de çekilmez olurdu!

-> Şımardıysan, artık başka bir düşmana ihtiyacın kalmamış demektir.

-> Olabileceğinden daha fazlasını olmanı isteyen aptallardan uzak dur!

-> Yanlış biliyorsun ey talib, kimse çok sevdiği kişiye içini dökemez.

-> Yarın ölecekmiş gibi sevmeyi bilmiyorsan, hiç sevmemişsin demektir.

-> İnsanların en çok korktuğu şey belirsizliktir, özellikle aptalların.

-> Kendilerini yolda bulanlar, yolda kendilerini bulanları öldürüyorlardı

-> Aldanma, insanlar bencil olmaktan değil, bencil görünmekten utanırlar.

-> Ne yapalım yani, bu dünyanın gerçekleri varsa bizim de hayallerimiz var.

-> Sözcük hazinemiz ne kadar zenginse, düşüncelerimiz de o kadar zengindir.

-> Ayrıntı deyip geçmemeli. İrfan’ın ayrıntısı insandır. Sanatın ve ilhamın.

-> Öğrenilmiş hakikatlerin, hakikat olup olmadığından kuşku duymaktır irfan.

-> İnsan ifade özgürlüğü sayesinde değil, irade özgürlüğü sayesinde insandır.

-> Modern hayat insanı hakikat ummanından hayretlere garkolmaktan alıkoyuyor.

-> Tevbe etmek demek ayağa kalkmak demek; her düşüşünde yeniden ayağa kalkmak.

-> Güzel deyince aptalın aklına kadın gelir, kadın deyince abdalın aklına güzel.

-> Siyaset ve ticaret önemli olana itibar eder, ilim ve irfan ise değerli olana.

-> Sıradan insanların şaşkınlığı da sıradandır; hem de geçici olduğu ölçüde sıradan..

-> Düşünme sahicilik kazandığında, ilk iş olarak, var olandan şikayet etmeyi bırakır.

-> Değişmez yasadır, sloganlar ve klişeler güçlendikçe zeka geriler, değerler aşınır.

-> Hayatın öznesi, nesnesi ve son noktası kader olabilir. Ama yüklemi hür irademizdir.

-> Yaşamı boyunca herkes ‘birini’ bulur, ama ‘birbirini’ bulmak çok az insana nasip olur.

-> Başkalarıyla arandaki mesafeyi boş ver de bak bakalım kendinle arandaki mesafe nicedir?

-> Bil ki nezaket başkasını rahatsız etmemek değil, asıl başkası için rahatsızlık duymaktır.

-> Aşk almadan vermenin verdikçe yücelmenin yaşamak için vermeyi ibadet bilmenin adı değil mi?

-> Müslüman, Rabbinin sözlerini eğip büker mi? Müslüman, kendisine hak gelmişken hakkı gizler mi?

-> Söylemek , zor iş söylemek.Kişinin söylemediğinde ölebileceği şeyleri yoksa ,söylemese de olur.

-> Ne zaman okumak için elime bir kitap alsam tüm sıkıntılarım birazdan sona erecekmiş gibi gelir.

-> Aşk vücudu baki kılmak için çırpınanların değil, vücudu fani kılmak için çabalayanların mesleği.

-> Çoğu kimse düşünmek ile düşlemem arasındaki ince ayrımları önemsemeksizin bu sözcükleri kullanır.

-> İçtenlik ile nezaket birleşmedikçe zarafet, yetenek ile çaba birleşmedikçe marifet meydana gelmez.

-> Kararsızlık bir tür yargısızlıktır.Bu yüzden şekk yargıda bulunmayanın degil,bulunamayanın hâlidir.

-> İnsanlardan beklentiyi azaltmak demek dertleri azaltmak demektir. Beklenti demek dert demektir çünkü.

-> Öyle ya, aşk almadan vermenin, verdikçe Yücelmenin, yaşamak için vermeyi ibadet bilmenin adı değil mi?

-> Yeme-içme orucu tutmak kolay, fakat kibir hased, nefret, intikam, öfke ve şiddet orucu tutmak çok zor.

-> Isınmak için değil, ışıtmak için yanar kelebekler. Çığlık atmadan sessizce kavrulurlar yarin ateşinde..

-> Kendisine bir neden (anlam) icad etmedikçe, insan, varoluşun ödül mü, ceza mı olduğu sorusuna yanıt veremez.

-> Abdal yaptığı kötülükten, yapmadığı iyilikten pişman olur, aptal’sa yaptığı iyilikten, yapmadığı kötülükten.

-> En iyi bildiğim iştir yalnız kalmak. İnsanlarla temas ya beni incitiyor ya onları, İflah olmaz bir uyumsuzum.

-> Kimse sana sende olmayanı veremez; bu nedenle sen sende olanı bulmalı, bulman gerekeni sen kendinde aramalısın.

-> İnsan olarak doğdum. Sonra Türk oldum. Sonra Müslüman. En son, ölmeden önce, yine insan olmak için çabalıyorum.

-> Kelebeğin mumun ateşinde yanması yanmayı beceremeyenler için bir teselli kaynağı değildir, sadece imrenilesidir.

-> O ‘Aşk olsun!’ dedi ve aşk… oldu; sonra ‘Olmak ölmektir!’ deyip hemen ardından ekledi: ‘ Ölmek özgürleşmektir!’

-> Asıl marifet kalbin secdesidir, azaların secdesinden amaç kalbi secdeye davettir. Bak, kalbin hiç secde ediyor mu?

-> Bile isteye yaşama yenilmeden yaşamın kendisini yenemeyiz. Yaşam düşkünlüğü yaşamı ıskalamanın ta kendisidir çünkü.

-> Bir şehrin kaderini sadece yönetenlerin ufku ve kalitesi değil, yönetilenlerin kültür ve eğitim düzeyi de belirler.

-> Sultanlardan uzak dur ey talib, abdal uzak durur, aptal duramaz, bu nedenle kullanılan ilki değil, hep ikincisi olur.

-> O halde ilmi de, aşkı da çoğaltmak yerine artırmalı, vakit geçirmeden kişi kendini kendi elleriyle kendi toprağa vermeli!

-> Tarafsızlık bir düş, dürüstlük ise bir görevdir. Belki tarafsız olamayız ama entelektüel açıdan pekala dürüst olabiliriz.

-> Ne garip değil mi, insanoğlunun kendini özleyebilmesi için ayrı kalması yetmiyor, ayrı kaldığını fark etmesi de gerekiyor!

-> İktidara yürüyüş yürek (samimiyet) ile olur… İktidarda kalış akıl (itidal) ile…İktidardan düşüş küstahlık (kibir) ile..

-> Şiddetin zekası vardır, aklı ve vicdanı yoktur, o yüzden irfanı da yoktur. Savaş için belki zeka, ama barış için akıl gerekir.

-> Terk eylemeli ki kavuşmalı, kavuşabilmeli; hepsinden önemlisi Kur’an lisanıyla terk etmenin unutmak demek olduğunu hatırlanmalı.

-> İdrakine varılmamış bir yalnızlık hakkında konuşabilirsin ama yalnızlığının idrakine varırsan sükut etmekten başka çaren kalmaz.

-> İlim: bir annenin çocuğuna süt emzirdiğini söylemek İrfan: çocuğun emdiği ‘şey’in (hakikatte) süt değil şefkat olduğunu söylemek.

-> Ülke mahkeme salonu gibi, kimse eleştirmiyor; suçluyor (itham), açıklamıyor; savunuyor (müdafaa), tartışmıyor; yargılıyor (infaz).

-> Düşünceyi düşüncesizlikle yenemezsin, ilim gerek! Kanı kanla yıkayamazsın, irfan gerek! Umudu baskıyla yok edemezsin, adalet gerek!

-> Evlilik akitle, aşk ahitle geçerlilik kazanır. Akit tanık, rıza, onay ister, ahit istemez, ahde vefa edecek bir yürek olsa kafidir.

-> Ömrüm ‘memleket yıkılıyor’ teranesini superguzelsozler.com dinlemekle geçti, memleket filan yıkılmadı ama nedense yıkılan hep memleketin çocukları oldu.

-> Miraç insanın dışarıda maddi bir semaya değil, kendi manevi semasına yükselmesidir. Taşraya gözlerini kapamazsan kendini göremezsin!

-> Bazı fiillerin her iki hali de güzeldir: sevmek-sevilmek hatırlamak-hatırlanmak bağışlamak-bağışlanmak güç olan ilkiyle yetinmektir.

-> Hayatta iki tür sıkıntı vardır: geçim sıkıntısı ve can sıkıntısı. İlacı ise kendini meşgul etmen, ilkinde bedenen, ikincisinde ruhen.

-> Alemlerin rabbi bir ilah, alemlere rahmet bir peygamber, ey insanlar diye seslenen bir kitap ama evrensel değer yoksunu bir dindarlık!

-> Siyasette esas olan iknadır, hukukta isbat, felsefede hakikat. İsbat karşısında iknanın, hakikat karşısında isbatın bir değeri yoktur!

-> İnancımı düşüncemi eşimi aşımı işimi ben seçerim, ama ırkımı ve nesebimi ben değil, Rabbim seçer. Elbette o seçenlerin en hayırlısıdır!

-> Toplumsal yaşamın en yıkıcı yanlarından biri, samimiyet ile riyakarlığı, zeka ile kurnazlığı, dürüstlük ile kabalığı ayırma güçlüğüdür.

-> Yolun başındayken suçlu olan hep başkalarıdır, ortasındayken sadece sen, sonunda bir de bakarsın ki suçlu olan ne sensindir, ne başkaları!

-> Değerinin kaynağı hangisi? Şöhret: Halkın sana verdiği değer. İtibar: Seçkinlerin sana verdiği değer. Haysiyet: Senin sana verdiğin değer.

-> Madenleri tanımıyorlar, bitkileri tanımıyorlar, hayvanları tanımıyorlar, insanı tanımıyorlar, güya Tanrı’yı tanıyorlar. Fiziksiz metafizik.

-> İnsanı hastalık değil hastalık korkusu çökertir; yaşlılık değil yaşlılık korkusu, ölüm değil ölüm korkusu, kısaca insanı hep insan çökertir.

-> Düşüşlerin yolda oluşunun alameti.Düşe kalka yürüyüşünün.İnsan oluşunun.Düşmekten korkmamalısın o halde.Korkacaksan ayağa kalkamamaktan kork.

-> Bütün mücadelemiz kendimizi aramaktır, kendimizi aramakladır. Kendini bulanlar, kendini bilenler, kendine kavuşanlar ne yazık ki azınlıktadır.

-> Rejim’in zorla ve yasaları kullanarak açtıramadığı başlar, bu sefer bazı din adamlarının ya da bağlılarının marifetiyle açtırılmak isteniyordu.

-> Günümüz insanı için sadece ‘bilmiyor’ diyemeyiz; o artık bilmeyi de istemiyor. Hal böyle olunca, bu isteksiz insan, bilmediğini bilmek ister mi!

-> Yalnızlık… ayrılığın yitimi… âdeta vuslat… kişinin kendisine kavuşması… ışkın ve aşkın ta kendisi… bir tür cinnet sayılması da bundan..

-> Bir dağın yer değiştirdiğini duyarsanız inanınız, ancak bir insanın huyunun değiştiğini duyarsanız asla inanmayınız, çünkü insan hep yaratıldığı hal üzeredir.

-> Bir psikiyatrisin vazifesi uyuşturmak değildir. Derdi diri tutmak ve o dertle yüzleşebilmesini baş edebilmesini sağlamaktır. Onu By Pass etmek, örtmek değildir.

-> Aklı elde edememiş, aklın sınırlarını teftişe çıkmamış kimsenin, aklı terk edip kalbin peşine düşmesi, sanıldığı kadar kolay değildir, kolay ne kelime, mümkün bile değildir.

-> Bir varmış bir yokmuş. Masal gibi sanki. Hem lâ hem illâ imiş Hakikat. Önce yok demeyi bilmekmiş Edeb. Anladım bezm-i elestin sırrını. Benim ilk günahımmış illâ, Lâ benim son günahım!

-> Dünya insana kendini unutturur; insan kendisini fark ettiğinde ise dünyayı unutur. Çünkü insan nisyanla maluldür. Fakat umumiyetle kendisini unutur. Dünyaya dalar ve kendisini unuttuğu için başkalarına koşar.

-> Yaşamında yeni bir sayfa açmayı beceremeyenlerin en büyük hatası budur işte! Geçmişlerinden ötürü bütün hayatlarını mahvetmeye çalışanların, nasıl tevbe edeceklerini bilmeyenlerin? İşlenen günahların ceremesini bütün hayata ödetmek!

-> Orucun Arapçası savm ve siyam’dır ve her iki kelimenin anlamı da ‘tutmak’tır. Nefsi tutmaktır, tutulması gereken ne varsa, ondan: yiyecekten, içecekten, şehvetten, öfkeden, kinden, nefretten, hasedden, sevgisizlikten, hayvanlıktan…

-> Ulaşmak değil, yolda olmaktır hazların en büyüğü. Hakikati avuçlamak değil, ona yaklaşmak, zaman zaman değmek, ama bir ömür boyu hakikatin cemalini bir tülün arkasından seyredecek noktada olmak, işte bitimsiz bir arayışın yegane ödülü bu!

-> Bil ki ey talib, insan kendisiyle yüzleşmek istemez! Toplumlar da öyle. Gaflet sıcak mı sıcak ana kucağıdır bilincin. Haydi kapa gözlerini! Düş içinde düş gör! Ve fakat sakın düşünü kimseye anlatma! Allah korusun, belki bir nazar değer sana!

-> Düşünce, düşülünce, yani kişi düşünmenin yurdundan ayrılıp sözcüklerin içine düşünce, faide ve istifade için ifadenin aracılığına başvurmak zaruretini hissedince, bir bakıma yola düşünce, yola çıkınca, kendi öz makamından daha aşağılara düşünce düşlenir.

-> Terk etmek unutmaktır, unutmak ise terk etmek! Terk edenler unutanlardır; sadece unutanlar mı, aynı zamanda unutulanlardır da. Seni görmekten vazgeçenlerdir, senin karşısına çıkmaktan korkanlardır, sensiz kalmayı göze alamadıkları için senden olanlardır.

-> Kötülük düşünülerek yapılır, iyilik hissedilerek. Dolayısıyla iyilik anidir, o, bir anda hissedilir, duyulur ve o an içinde harekete geçer. Kötülük ise böyle değildir; zaman ister, hesap ister, bir süreç içinde vuku bulmak ister. O halde iyilik bir anda, kötülük ise bir süreç içerisinde gerçekleşen eylemin adıdır.

-> Çatışma bitmeyecek, çünkü dindarlar kadar günahkârlar da, dinciler kadar dinsizler de mükemmelci. Mükemmeliyetçi. Baksanıza, hiçbiri kusurlarımızı hoş görmüyor. Bizim kusurlarımızı. İnsanın kusurlarını. Karşıtlarının kusurunu. Sanki her biri bir tanrı. Mini minnacık. Etten kemikten yapılmış olduklarını unutan hatasız, kusursuz, eksiksiz birer tanrı. Tekemmül etmiş tanrıcıklar. Hem de her yerde. Seçilmeden önce, seçilirken, seçildikten sonra. Tanrıcıklar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir