Ann Chamberlin Sözleri
Ann Chamberlin, Amerikalı bir yazar ve tarihçi olarak tanınır. Eserlerinde genellikle Orta Doğu, İslam tarihi ve güçlü kadın karakterlere odaklanır. Tarihsel kurgu türündeki romanları, derinlemesine araştırmalara dayalıdır ve tarihsel gerçekleri kurgusal hikâyelerle birleştirir.

Chamberlin’in en bilinen eserleri arasında The Sultan’s Daughter (Sultan’ın Kızı) ve The Sword and the Well Trilogy (Kılıç ve Kuyu Üçlemesi) yer alır. Bu eserlerinde saray entrikaları, kadınların toplumsal rolleri ve geçmişin gizli kalmış hikâyeleri öne çıkar. Ayrıca Sophia and the Abdication adlı kitabında, Rus Çariçesi Sophia Alekseyevna’nın hayatını ele almıştır.
Ann Chamberlin’in yazılarında, özellikle kadın kahramanların güçlü duruşu, kültürel zenginlikler ve tarihsel detaylar dikkat çeker. Hem tarih meraklılarına hem de etkileyici hikâyeler arayan okurlara hitap eden eserleri, edebiyat dünyasında kendine özgü bir yer edinmiştir.
Ann Chamberlin Sözleri Anlamlı
-> Ben kılıcımı kime bırakacağım?
-> Üç şey saklanmaz: aşk, yalan ve duman…
-> Mutsuzluğun bedeli parayla ödenebilir mi?
-> İnsanların dinleri imanları paraydı adeta.
-> Eğer herkes denk olsa iyi insan bulamazsın.
-> Ona gerçek düşüncelerimi itiraf etmeli miyim?
-> Sözüm ki tek sana geçmez, Celladımsın ey zaman!
-> Allah’ın bu insanlara merhamet etmesi gerekmez miydi?
-> Ama hem dua edip hem de yüreğinde kötülük taşıyan insanlar yok mu?
-> Bazı ailelerde kız çocukları daha makbul evlatlar olarak addedilir.
-> Sol tarafımda bir ağırlık hissediyordum, sanırım kalbim kırılmıştı…
-> Kadınların sevgisine ne kadar ihtiyacı vardı, ama kimse ona bunu vermiyordu artık.
-> Gerçek Azrail geldiğinde ben onu durdurabilir miydim, kılıcım onu yenebilir miydi?
-> Pek çok hırslı ve yetenekli kadın başarı uğruna erkeklerden daha fazlasını feda etmeye hazır.
-> Oradaki büyünün nasıl yapıldığını bilmelisin, o soyulmuş ağaç dallarını ve ipe atılan düğümleri..
-> Acı çekmek hiçbir şey hissetmemekten iyidir. Kendimi canlı hissediyordum, yeniden yaşamaya başlamıştım.
-> Erkeklerin olduğu yerde dogmalar vardır ve dogmaların yerlerde de kan. Bu tarihi kanla yazabilir misin?
-> Doğunca öldürmeseler de büyüdüğünde rahatlıkla öldürebilir babalar kızlarını. Onurlarını korumak adına…
-> Yüce Allah, cihada katılanlara kurtuluşu vaat ediyor, peki buna dahil olmayan kadınların durumu ne olacak?
-> Oğluma her şeyimi vermiştim, madden… Manevi yönü olan şeylerin gerçek değerini anlaması bence mümkün değildi.
-> Bir erkek ailesi, kadını, haremi hakkında konuşmaz, onlarla ilgili olarak ne kıvancını ne de utancını paylaşır…
-> Türk kadınlarının Amerikalı hemcinslerine göre erkek işi denilen işlerde çok daha fazla özgüven sahibi olduklarını söylüyor.
-> Bazen, Allah’a ulaşabilmek için gidilen yollarda onun kurallarını superguzelsozler.com bile çiğnemek gerekebilir. Yollar birer araçtır, amaç değil.
-> Senin için bunca yıl fedakarlık yapmış olan beni, seni seven, sana senin kalbinden bile daha yakın olan beni neden istemiyorsun?
-> Yüzlerini kapatarak kötü bakışlardan kendilerini sakınan ve bu şekilde bireyseliklerini yitiren Türk kadınları acaba neler hissediyorlardır?
-> Umutsuzca özlerim sevilmeyi, boğazın mavi suları sürükler kederimi, gümüş aynalar bir türlü göstermez benliğimi, bilsem ki açıktır kapısı, yine de terkedemem kafesimi.
-> Devekuşunun kafasını kuma gömmesi gibi her şeye sırtını dönerek burada yaşayamazdı. Kötülüklerden bu şekilde uzak kalmak ona anlamsız geliyordu, yaşamak istiyordu, özgürce…
-> Halid bin Velid’le ilgili okudukları hoşuna gidiyordu, ne de olsa Fatih onun büyükbabasıydı. Ayrıca annesi de bu hikayelere kendi hikayelerini katıyor ve bu da Rayiha’nın hoşuna gidiyordu.
-> Güçlü, baskın, kışkırtıcı yasemin kokusu daha önceki her şeyi silip süpürerek genzime dolmuştu. Yasemin, yalnız ve yalnız Safiye’nin kokusu olabilirdi, ya da bir zamanların Sofia Baffo’sunun.
-> İslam bile kadının erdemsizliğinin cezalandırılmasına izin vermiştir. Bir erkeğin utancını kendi elleriyle temizleme hakkı vardır. Yalnız bunun verdiğini de sadece bir hadıma itiraf edebilir.
-> Zavallı amcamın daha önceki İstanbul deneyimimde bana öğrettiği şeyleri hatırlıyordum. Evet, pazarlık bu kentte çok önemliydi, en zengin tüccarlar da, en yoksul ev kadınları da aynı usullerle bir malı daha ucuza almanın peşindeydiler.
-> Bu kadın benim karımdı. Mistik ve sembolik anlamda o benim karımdı. Bu doğruydu. Bensiz yarım sayılırdı ve benim hayatım da onsuz hiçbir şey ifade etmezdi. Bu benim onun önünde diz çöküp, “Benim evleneceğim adam nasıl biri?” diye sorduğu soruya cevap verdiğim andan beri böyleydi.
-> Dünya bizi bireyler olarak görmeye başlayınca, soyup değiştirmeye de başlar. ‘Her şeyi yapabilirsin’ der, ‘ama artık asla, asla gençliği denememiş biri gibi değil, küçük aciz adamın küçük aciz oğlu, ya da kızı…’ Ama bir insanın yüzünden tüm bu yaşanmışlığı da çeker alırsanız orada ne kalır? Özgürlük de yok olur, güç de…