Arif Nihat Asya Sözleri
Arif Nihat Asya (1904-1975), Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önemli şair ve yazarlarından biridir. Özellikle “Bayrak” şiiriyle tanınmış, eserlerinde vatan, bağımsızlık ve milli duyguları işlemiştir. Gazi Eğitim Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra uzun yıllar öğretmenlik yapmış, 1950’de Adana milletvekili olmuştur.

Hem aruz hem hece ölçüsünü kullanmış, halk ve divan edebiyatından beslenen bir üslup benimsemiştir. “Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor”, “Dualar ve Âminler” gibi eserleriyle milli ve manevi değerleri yüceltmiş, edebiyatımızda kalıcı izler bırakmıştır.
Arif Nihat Asya Sözleri Özlü
-> Bir saçı okşamaz, bir alnı serinletmez, bir yelkeni şişirmez, bir eteği havalandırmazsın. Neyleyim senin gibi rüzgarı.
-> Hastalık, sevgisizlik, öksüzlük…Neler geçirdim ben! Çıkabilseydi bir, güzel diyecek. Güzelleşirdim ben!
-> Bazen hedefim, görülmedik yerlerdi; Bazen de ağaçlar, hazırız, çek! derdi. Bir gün, şu yakın dağları aldım önüme; Bir gün bana şurada dalgalar poz verdi
-> Kalemini bir silah gibi değil, bir kaşık gibi tut yoksa aç kalırsın. diyordu bir kitabında
-> Biz, kısık sesleriz. Minareleri ezansız, gökyüzümüzü bayraksız bırakma Allah’ım!
-> En büyük acı, acıtmaz olmuş zincirlerin acısıdır; köleliği kabul etmenin, başkaldırmaktan vazgeçmenin acısıdır.
-> Yatsın, diyerek, bari bu akşam, erken! Annem, bana kumsalda masal söylerken. Bir tatlı hafiflikle açıldım kıyıdan enginlere. Gövdem gemi, ruhum yelken.
Arif Nihat Asya Kitap Sözleri
-> Vazoyla saksının farkını sen söyleme… Çiçeklerden sor!
-> Ben bir garibim, anlatacak kıssam yok; Tattan, kokudan ve renkten hissem yok! Kaldım yarı çıplak, yarı aç, yollarda: Dünyada benim gel! diyecek kimsem yok!
-> Her akşam, eve dönüşümüzde «kim o?» sesine «İnşallah benim!» diye cevap verir olduk.
-> Gözler kalbin aynasıdır. ama sen yine de gözüne kalbini sorma.
-> Şehit olmayı göze almayan gazi olamaz.
-> Bir kuşa yeten yuva iki kuşa da yeter.
-> Doğu, batı duman duman ve yerle gök buğu gibi… Bir dünya ki değil, artık, her zaman olduğu gibi!
-> Şayet geceler gebeyse gerçekten ey. Sonsuz gece, bari sen de rüyanı doğur!
-> Kıyametin, topluma bir şey olursa küçüğü; kendimize bir şey olursa büyüğü kopar.
-> Billur en güzel kahkahasını kırılırken attı.
-> Bir saçı okşamaz, bir alnı serinletmez, bir yelkeni şişirmez, bir eteği havalandırmazsın. Neyleyim senin gibi rüzgarı.
-> Yakıp yıktığımızı yeniden var edecek duayı bir hatırlasak işlerimiz yoluna girerdi.
-> Kalemini bir silah gibi değil, bir kaşık gibi tut yoksa aç kalırsın
-> Boyasına güvenen halılar güneşten korkmaz.
-> Diktatörlüğü istibdadı, demokrasiyi müsamahası yıkar.
-> Onlar senin esrarına rüya derler. Rüyanı hakikatlere kurban etme!
-> İnanmak; basamakların çıkamadığı yere kanatlarınla tırmanmaktır.
-> Nerde o yiğitler ki, gür sesleri ülkeyi bürür, yürü dese, dağlar yürür, dur dese kalpler dururdu.
-> Onlar çiçekten anlamaz, dikenden anlar… Güvercinden, kelebekten değil; doğandan, kartaldan anlar.
-> Duvarda bir gedik açmaya bir taşın eskimesi yeter.
-> Vazoya saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor!
-> Bozkurt’a benzeyenler ve bir günde dev gibi orduları yenenler, destanlarda kalan Bozkurt’un nesi olurlar diye sorana, tarih diyecek: Yavruları!
Arif Nihat Asya Sözleri Facebook
-> Bu ülkedeki kavga Türk ile Kürt’ün kavgası değil, hilal ile haçın kavgasıdır. Hilalin altında bir olun çok kalabalık olacağız, göreceksiniz.
-> Varlığından şu güzel ülkeyi kurtarsak da; Adımından kalan izler, lekedir toprakta!
-> Bütün dualarımızda uzun yaşamak isteği var Eni olmazsa bir ömrün, boyu olmuş ne çıkar.
-> Artık ne sefer var, ne zafer talibiyim. Mademki şu hür ülkelerin sahibiyim. Lâkin bana söyleyin çocuklar: kendi yurdumda neden böyle misafir gibiyim?
-> O da bir gazi olmak istedi. Fakat ona anlatmak gerekti ki, şehid olmayı göze almıyan gazi olamaz.
-> Tekerleri dört köse bir arabaya bindirdiler bizi, bir gidiştir gidiyoruz.
-> Sen benden uzaklaşınca kalsam da yarım. Yaklaşma ki sensiz de bu dünyada varım!
-> Işığı önüne al yürü. Gölgen arkandan ister gelsin ister gelmesin.
-> Sen hem yaşamak, hem de yaşatmak gücüsün.
-> En büyük acı, acıtmaz olmuş zincirlerin acısıdır; köleliği kabul etmenin, başkaldırmaktan vazgeçmenin acısıdır.
-> Yaşamaktan mı yorgunum bilmem. Seni günlerce beklemekten mi?
-> Ey büyük işler yaptığını sananlar, Ey işimize superguzelsozler.com karışanlar çalım çalım… Bırakın biz de şu memleketin Edebiyatını yapalım!
-> Düşünüyorum, o halde varım. demiş Descartes ama Arif Nihat Asya ise Hayır, yanlış. Düşünülüyorum, o halde varım. demiştir.
-> Kimdik o zaman, şimdi kimin kullarıyız! Bir mutluluğun garip yoksullarıyız!
-> Kulun olarak doğmasaydım, kendiliğimden gelir fahri kulun olurdum Allah’ım!
-> Öyle insanlar vardır ki «Bayram», içlerinde en mutsuzlarının adıdır. Öyle sokaklar vardır ki bayram korkmadan geçemez! Öyle acılar vardır ki, «Bugün bayram!..» diyen takvimler, onlar için yalancıdır. Bayram vardır ki «bay» la başladığı için, adını değiştirmiştir. Öyle kapılar vardır ki, içerden «Kim o?» diye sorulduğu zaman bayram, adını söylemeye utanır.
-> İçimizden biri köprü olmaya razı olmazsa, kıyamete kadar bu suyun kıyılarında bekleriz.
-> Dostlar, ne kadar uykucu şeymiş! demeyin. Rüyası için bekliyorum uykuyu ben!
-> Sanatkar halıda gülü dikensiz yapmış, ayakların incinmesin diye.
-> Her akşam, eve dönüşümüzde «kim o?» sesine «İnşallah benim!» diye cevap verir olduk.
-> Kıyametin, topluma bir şey olursa küçüğü; kendimize bir şey olursa büyüğü kopar.
-> Koku, tat, sıcak… sende her aradığım vardı: Seni soğuk bulanlar, ısıtamayanlardı.
-> Bu kitabın kaç dakikada okunduğunu bırak, kaç senede yazıldığını düşün!