Tahsin Yücel Sözleri
Tahsin Yücel, Türk edebiyatının önde gelen yazar, akademisyen ve eleştirmenlerinden biridir. 17 Şubat 1933’te Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğmuş, 22 Ocak 2016’da İstanbul’da hayata veda etmiştir. İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünde profesör olarak uzun yıllar akademik çalışmalar yürütmüş, edebiyat dünyasına da önemli katkılarda bulunmuştur.
Yücel, edebi kariyerinde roman, öykü, deneme ve eleştiri gibi farklı türlerde eserler vermiştir. Öykülerinde insanın bireysel yaşamına ve toplumsal sorunlarına derin bir bakış sunarken, romanlarında toplumun yapısını, bireyler arası ilişkileri ve insanın yalnızlık duygusunu işlemiştir. Ayrıca dilin kullanımı ve edebi yapı konularında derinlemesine araştırmalar yaparak Türk edebiyatında yapısalcı eleştirinin önde gelen isimlerinden biri olmuştur.
Tahsin Yücel Sözleri Kısa
-> Hikâyeler, geçmişin mirasıdır.
-> Dil, insanın en büyük gücüdür.
-> Gerçekler, insanı özgür kılar.
-> Dil, insanın en güçlü silahıdır.
-> İnsan, kelimelerle dünyayı kurar.
-> İnsanlar, dilleri kadar güçlüdür.
-> Dil, insanın en büyük hazinesidir.
-> Gerçekler, insanın ruhunu temizler.
-> İnsan, anlamadığı şeylerden korkar.
-> Dil, insanın varoluşunun temelidir.
-> Gerçekler, her zaman karşımızda durur.
-> Bir dilin ölümü, bir kültürün ölümüdür.
-> Dil, insanın varoluşunun temel taşıdır.
-> Gerçekler, insanın ruhunu özgürleştirir.
-> Gerçekler, insanın içsel huzurunu sağlar.
-> Hikâyeler, insanın en büyük öğretmenidir.
-> Yalan, insan ruhunun en büyük düşmanıdır.
-> Dil, insanı insan yapan en önemli araçtır.
-> Edebiyat, insanın kendisiyle yüzleşmesidir.
-> Gerçekler, insanı kendiyle yüzleşmeye zorlar.
-> Edebiyat, insanın dünyaya bakışını değiştirir.
-> Bir hikâye, bir insanın hayatını değiştirebilir.
-> Gerçekler, her zaman karşımızda durur, kaçamayız.
-> Bir dilin kaybı, insanlık için büyük bir kayıptır.
-> Deliyi tımarhaneye koymuşlar da dünya varmış demiş.
-> Gerçekler, insanın kendini bulmasına yardımcı olur.
-> Edebiyat, insanın kendine verdiği en büyük hediyedir.
-> Hikâyeler, insanın içsel yolculuğunun bir parçasıdır.
-> Gerçekler saklandıkça, insanlar kendilerinden uzaklaşır.
-> Gerçekler acıdır, ama asıl önemli olan onları kavramaktır.
-> İnsanlar, dillerini kaybettiklerinde, kendilerini de kaybederler.
Tahsin Yücel Kitap Alıntı Sözleri
-> Her dil bir dünya demektir; dilsiz bir insan, dünyasız bir insandır.
-> Dil, insanın dünyayı anlama aracı olduğu kadar, onu şekillendirme aracıdır.
-> Bir insanın kendini keşfetmesi, başkalarının hikâyelerini anlamasından geçer.
-> Yoksullukta çok yaşamıştı Divitoğlu, ama bu boşlukta yaşayamıyordu. (Mutfak Çıkmazı)
-> Ama böyle oldu bu işler: namuslu olmanın yolu da namussuzluktan geçiyor: suç bizde değil.
-> İktidar da mutlu aşk gibidir, başladığı yerde biter, bir düştür yalnızca, bir güçsüzlüktür.
-> Ama sen de herkes gibisin: üstesinden geliyorsun da altından kalkamıyorsun, tıpkı benim gibi.
-> Sayın hocam, romanlarda ve filmlerde neden hep zengin adamlar yoksul ve bilgisiz kızlara vurulur?
-> Çok korkunç bir düş görmüştü, ama ister korkunç olsun ister gülünç, her şey olabilirdi bir düşte.
-> Türkiye özgür bir ülke, bir demokrasi cenneti, dedi: Her şeyini satabilir, donunu bile. (Gökdelen)
-> Hiçbirimiz bu çöküşün önünde duramıyoruz; tam tersine, hepimiz bu korkunç gidişe katkıda bulunuyoruz.
-> Bilgiye bu denli kararlı bir biçimde sırt çevirenler insanda bellek mi bırakır ? (Salaklık Üstüne Deneme)
-> Seçme olanağı bulunsaydı, hiç kuşkusuz daha derin bir sessizliği ve daha köklü bir devinimsizliği yeğlerdi.
-> Öyle sanıyorum ki her çağın doğruları kendine göre oluyor, efendim. Bizim çağımızın doğrusu da saltık bencillik.
Tahsin Yücel En Güzel Sözleri
-> Türkiye’de özgür insanın durumu salgın hastalık karşısında sağlam insanın durumuna benzer, her an bir hastane odasında uyanabilir.
-> Şu gökyüzünün altında hiçbir şey yeni olmadığına göre, en iyisi okurlara güzel ve anlamlı alıntı demetleri sunmaktı. (Golyan Devrimi)
-> Dünyaya gelen çocuk sayılmaz bir kalabalıktır, yaşam erkenden tek bir bireye, ortaya çıkan ve ölen kişiye indirger onu. (Mutfak Çıkmazı)
-> Öyle görünüyor ki dil yalnızca bayağı, sıradan, iletilebilir şeyler için yaratılmıştır. Kişi sırf konuşmakla bile bayağılaştırır kendini.
-> Her şeyin özelleştirilmiş, her şeyin para babasına bırakılmış olduğu bir ortamda yargı genel gidişin dışında kalamazdı. Sence kalır mıydı?
-> Belki de günü yaşamanın önemini kavramak için hangi yılın hangi ayında ve hangi gününde olduğumuzu her sabah üst üste on kez yinelemek gerek!
-> Babasının kekliklerine benzetiyordu kendini, özgür yaşamak superguzelsozler.com için yaratılmışken insan eline düşüp kafese kapatılmış gibi bir duygu vardı içinde.
-> Adalet de tüm mallar gibidir, zaman zaman karaborsaya düşer, el altından sağlanır. Biraz pahalıya mal olur o zaman, her iki yana da, ödeyene de, ödettirene de.
-> Bilirsiniz, hocam, gazeteler yalnızca üç şeyi yazar: olması gerekeni, olmaması gerekeni, bir de hiç olmayanı. Ben bir gazetenin hiçbir şeyi olduğu gibi yazdığını görmedim.
-> Büyük romancı Balzac’tır… Yeteneğini oluşturan şey değiştirim gücüdür, bu değiştirimin ulaştığı niteliktir; hiç kuşkusuz bir ozandır. Ve burada Zola Balzac’in eşiti değildir.
-> Tek çelenk bulamadığı gibi, taze bir mezar da göremedi. Taze gibi görünen bir mezar vardı ya hem taşında bir kadının adı yazılıydı, hem de bu kadının daha ölmediği anlaşılıyordu.
-> Doğru tuhaf bir şeydir, hiçbir zaman aranmaz, bazı bazı kaşıkta çıkan bir taş, oltaya takılan bir eski pabuç gibi beklenmedik, istenmedik zamanlarda karşımıza çıkıp keyfimizi kaçırır.
-> Yazar iktidarın karşısında, patronun karşısında, güncelin, ünün, paranın, herkesin, her şeyin karşısında diz çökmeden, ayakta yazan kişidir. Karşısında, yanında, varlığından bile habersiz, ama hep ayakta!
Tahsin Yücel Sözleri Özlü
-> Adına yaraşır bir romanı, bir öyküyü ya da bir şiiri bitirdiğimizde düş ve düşünce dağarcığımıza bir şeyler eklenir ister istemez, kendimize ve dünyaya ilişkin duygu ve bilgilerimize yeni öğeler eklenir. (Kimim Ben?)
-> Eski ve değersiz oyuncaklarla zaman öldüren bu insanlar yaşamları boyunca çocuk, dolayısıyla geri, dolayısıyla tutucu kalmaya yargılıydılar, oluşturdukları toplum da ister istemez çocuksu, ister istemez geri, ister istemez tutucu bir toplum olarak kalacaktı.
-> Belki özgünlük kaygısı, belki de resmi Fransız kültürünün ağır havasının yarattığı olumsuz tepkiyle, daha muhalif daha Alman bir yol seçerek yoğurdu çözümleyebilmek için yoğurt yemiş yiğitlerin soluğunu koklamaya gelince, kimse benden böyle bir şey beklemesin.
-> Gül bakalım, gül gülebildiğince! Hiç çekinme, bu gülmeler ne kızdırır, ne de şaşırtır beni. Bilirim, başka türlüsü beklenmez sizlerden: her zaman, her yerde böylesiniz: olduğu gibi görmek istemezsiniz hiçbir şeyi, kendi küçük dünyanıza sığmadı mı her şeyi gülünç bulursunuz. (Vatandaş)
-> İnsanların insanlara sonradan taktıkları adların kağıt üstündeki adlardan çok daha güçlü ve çok daha uzun ömürlü olduğunu anlattı ona. Kağıt üstündeki ad kağıt üstündedir diye daha güçlü ve kapsamlı sanılırdı, ama yasal bir addı yalnızca, insanların taktığı ya da benimsediği adsa kişinin tüm yaşamıyla özdeşleşirdi. (Bıyık Söylencesi)
-> İnsanlar, özellikle belirli bir ekin ve gönenç düzeyini aştıktan sonra, bir yabancılaşma, bir yalnızlık, bir yalıtlanma bunalımına düşüyor, bunalımın getirdiği içinden çıkılmaz yanılsamaların etkisiyle, hiç ayrımına varmadan, belleklerindeki ya da imgelemlerindeki alabildiğine bulanık yüzleri ilk kez karşılaştıkları bir somut yüze yansıtarak azıcık soluk almaya çabalıyorlardı.