Yusuf Atılgan Sözleri
Yusuf Atılgan, modern bireyin varoluşsal kaygılarını ve psikolojik çatışmalarını derinlemesine inceleyen yazılarıyla Türk edebiyatında ayrı bir yere sahiptir. Hem ele aldığı temalar hem de kullandığı sade ama etkileyici anlatım tarzıyla, edebiyat çevreleri tarafından hâlâ büyük bir ilgi ve saygıyla anılmaktadır. Özellikle birey ve toplum arasındaki çatışmayı yansıtan eserleriyle evrensel bir boyuta ulaşmıştır.

Yusuf Atılgan Sözleri Özlü
-> Yaman adamdı bu dilenci. İnsanların işten dönerken ucuza huzur satın aldıklarını biliyordu.
-> Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.
-> İnsanların birbirine benzerlikleri, tümünün iki ayaklı oluşu şaşılacak şeydi.
-> Herkes onun gibi değil miydi? En az umutlanmaları gerektiği zamanlar en çok umarlardı.
-> Dünyadan çok şey beklemiyorum. Üç oda, bir mutfak, sevdiğim adam. Biri kız biri oğlan iki çocuk.
-> İnsan geçmiş bir olayı kafasından kazıyıp attığını sanıyor. Değil. Tortuya benzer bir kalıntı var.
-> Ağaç dalındaki, gövdeden ayrılma eğilimini fark ettin mi bilmem? Hep öteye öteye uzar. Gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından bir kaçıştır bu. Özgürlüğe susamışlıktır.
-> Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde, sözle, yazıyla, resimle ya da susarak..
-> Hepimiz korkağız. Korktuğumuz için severiz; korktuğumuz için yaşarız; korku yüzünden öldürürüz. En kötüsü kısa sıkıntılardan korkarız
-> Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz.
-> Kadınların neden evlendiklerini anlıyorum: Yalnız kalabilmek için.
-> Yaşamın güç olduğu dünyadan uzağa, çocuklukta tadılmış bir huzura kaçmak gerekti, hiç olmazsa bir güncük.
-> İnsanları yalan söylediklerinde dinlemeyi severim. Çünkü olmak istedikleri ama olamadıkları insanları anlatırlar.
-> Yatsam, hiç kalkmasam! Kalkıp düşmanlıklarla dolu bir güne başlamakta ne var.
-> Alışmaktan korkuyordu. Böyle giderse bu masa sevgilerinin kutsal yeri olacaktı. Bir yerleri olması kötüydü. Sonra insan kendisinin değil, o yerin isteğine uygun yaşamaya başlardı.
-> Birden sokakları dolduran kalabalıkta o’nun da olabileceği aklıma geldi, içimdeki sıkıntı eridi.
-> Kendini öldürenlerin yaşamayı aşırı sevenler olduğunu düşünürdüm. Sonra bir gün ‘yarın’ diyebildim. Denizde olacaktı. Yanımdaki sığlığın yosunlu, sinsi sokulganlığında değil, ötelerin derinliğinde diyordum. Ötekilere benzer bir gündü; ama ben iskeleye yaklaştıkça değişir gibiydim. İnsanları gerçekten görüyordum. Eskiden, vapurda biletini uzatırken bile başını pencereden çevirmeyen adam sanki ben değildim. Boyuna onlara bakıyordum. Belki giderayak umutsuz bir çağrıydı; ama kimsenin aldırdığı yoktu. Direnerek baktığım biri gözlerini benden kaçırırken kaşlarını çattı. Yoksa artık aralarında olmadığımın farkında mıydılar? Ertesi sabah ayakkabılarımı giyerken gene duraksamam, kapı gıcırdayacak diye çekinmem tuhaftı. Son günümde bile kurtulamıyordum. Kapıyı çarpmadan kapadım. Daha orada “Öyleyse yarın” dedim. Ertesi gün çıkarken kapıyı çarpacaktım.
Yusuf Atılgan Kitap Alıntı Sözleri
-> Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.
-> Birden kendi kapısını kapamadığı aklına geldi. Hırsız girse bile kitapları çalmazdı. Ötekiler umurunda da değildi.
-> Yoksa bu aşırı gereklilik duygusu, o şeyin yokluğundan mı kaynaklanıyordu?
-> Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor.
-> Gözler konuşmaya başladığı zaman her şey susar.
-> Bugünkü benim son aldanışım olmayacak. İnsanlara güveniyorum.
-> Bu hayatta herkes bir şeye tutunur. Çünkü dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz.
-> İnsan kendine acır mı? Ben acıyorum.
-> Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama yalnız bir teki yoktu.
-> Acelem yok benim, biliyorsun. Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.
-> Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
-> Bütün bu “siz”ler, “iz”ler, “uz”lardan sıkılırım ben. Yapmacık, fazlalık gibi gelirler bana. İkinci konuşmamda ‘sen’ diyemeyeceğim biriyle bir daha konuşmam. Ne dersin(iz)?
Yusuf Atılgan En Çok Paylaşılan Sözleri
-> İnsanların kaçınılmaz ikiyüzlülüğünü görüyordum. Bir gazozluk dostluklar! Herkes tren yolculuğundaki süreksiz tanışıklıkla yetinir gibiydi.
-> Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum.
-> İnsan kendini, olanaklarını tanımaya, gerçek sorumluluğun ne olduğunu anlamaya başlayınca bocalıyordu, dayanamıyordu.
-> Nasıl kolayca söyleyebiliyor bunu? Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dili konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?
-> Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
-> Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?
-> İnsanlar haksızken daha çok bağırır.
-> Bazen, görünür bir sebep olmadan, insana önünden geçtiği yapı, bir sokak köşesi, üstünde oturduğu sandalye hayatında önemli bir yer tutacakmış gibi gelir.
-> Yorumlar, nedenler önemsizdi; kesin değildi. Önemli olan insanın edimleriydi. Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için: Ölüm.
-> Bir eylemin ertesini, sonuçlarını göze alabilirse ya da bunlara kayıtsız kalabilirse, insanın yapamayacağı şey yoktu.
-> Günlerin adı, sürelerince yaşanılan olayların değerine göre değişebilir.
-> Bir gün sana dünya da katlanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.
Yusuf Atılgan Sözleri Tumblr
-> Bir yazarın dediği gibi: Kadınsız hikaye tuzsuz aşa benzer.
-> Belki de insanlar kendi kendilerine düşünmek, hayaller kurmak için yeteri kadar yalnız kalamadıklarından anlayışsız oluyorlardı.
-> Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez.
-> Başkaları bizi, baca dumanı gibi, dışarıya bıraktığımız belirtilere göre tanırlar.
-> Açık korku kişiye adam öldürtür, gizlisi uslu uslu oturtur.
-> Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi ayrı dili konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?
-> Ya insanlar? Onların yaşamasında her şey ayrıntı. Önemli olan yemek değil, yenecek yemeğin çeşididir; giysi değil, giysinin çeşidi; ayakkabının çeşidi. Günlerin adı bile… Belli günlerde belli yaşamaları vardır. Pazar günleri pazarlık yaşamalarını kuşanırlar, çarşambaları çarşambalık! Hep ayrıntılar! Paranın sayısı gibi..
-> Anayurt otelini, yazarken tavanda bir fare tıkırtı yapıp duruyordu, ben de romana bir kedi soktum.
-> Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır.
Yusuf Atılgan Sözleri Resimli
-> Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı.
-> Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır.
-> Bereket arada seni düşündükçe içimin ısınması var.
-> İnsanlar yalan söyledikleri zaman dinlemeyi superguzelsozler.com severim. olmak istedikleri, olamadıkları “kişi”yi anlatırlar.
-> Siz anlanamaz, sen anlanır. Bazı kitaplarda sizi seviyorum’u okuyunca gülerim. Sanki siz sevilebilirmiş! Sen sevilir, değil mi?
-> Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi.
-> Korktuğumuz için severiz, korktuğumuz için yaşarız.
-> İki insan ayrıldıkları zaman birbirlerinde bir şeyler bırakıyorlardı.
-> Her şeyi birden görmeye kalkarsak hiçbir şey göremeyiz.
-> Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.