Glenn Meade Sözleri

Doğum: 21 Haziran 1957’de Dublin’in Finglas bölgesinde, işçi sınıfı bir aileye dünyaya geldi. Lise sonrası teoloji ya da mühendislik arasında tercih yapmak zorunda kaldı; mühendisliği seçerek telekomünikasyon eğitimi gördü. Mezuniyet sonrası New Hampshire (ABD)’de bir süre yaşadı ve Aer Lingus hava yolu şirketinde pilot eğitmeni olarak görev yaptı.

Glenn Meade En Güzel Sözleri

1980’lerin sonlarında The Irish Times ve Irish Independent gibi prestijli gazetelerde muhabirlik yaptı. Aynı dönemde Dublin’deki Strand Theatre’da kendi yazıp yönettiği oyunlar sahneledi. 1994’te yayımlanan bu roman, II. Dünya Savaşı sonrasındaki Nazi altınlarının peşinden giden bir hikâye sunar ve yazarın ün kazandığı ilk önemli eserdir.

Amerika’da Araştırmalar: Resurrection Day için Washington DC’de FBI, Secret Service ve Beyaz Saray yetkilileriyle görüşmeler yaptı; eser 11 Eylül’den üç hafta önce tamamlandı

Romanlar: Snow Wolf, The Sands of Sakkara, Web of Deceit, The Second Messiah, The Romanov Conspiracy, The Last Witness, Unquiet Ghosts gibi çok sayıda gerilim ve tarih temalı roman yayınladı

Romanları 20’yi aşkın dile çevrildi; Simon & Schuster gibi büyük yayınevleri tarafından basıldı ve dünya çapında beğeni topladı. İrlanda’da özellikle Wicklow’da yaşıyor, zaman zaman da ABD’de bulunuyor. Eserlerinde güçlü bir tarih–kurgu dengesi kurarak, disiplinli araştırma ve güçlü atmosfere dayalı Roman yazıyor. Eleştirmenler tarafından Forsyth, Le Carré ve Clancy ile kıyaslanıyor. Bir Hristiyan yazar olarak doğruluk, kefaret, bağışlama gibi temalara önem veriyor.

Glenn Meade, yaşamını çeşitlendiren deneyimlerinin ışığında; gazetecilikten tiyatroya, mühendisten araştırmacı yazara evrilmiş bir yazar figürüdür. Tarihi romanları ve gerilim kurguları, zengin araştırma altyapısını, karakter derinliğini ve evrensel temaları bir araya getirir.

Glenn Meade En Güzel Sözleri

-> Yaşama arzusunu yitirdiğini söylediler. Bazı insanlarda olurmuş. Çok sevdiği, çok yakınındaki birinin kaybı, İnsanın içine işler, Dayanma gücünü yok edermiş. Kendi çocukların olup da gerçek sevginin ne olduğunu, Kızını ya da oğlunu bu şekilde kaybetmenin ne demek olduğunu anlayana kadar, Buna inanmak güç geliyor insana. -8. Gün-

-> İvan da kendisi gibi yalnızdı, ama değişik bir yalnız. Bağımsızlığı kendine güvenmeye dayalı sükûnetinden, bir de sevgi dolu bir aile geçmişinden geliyordu. (Kar Kurdu)

-> Açan çiçekler rüzgarla dağıldı ve rüzgar hiçbir şeyi önemsemez, ama kalpte açan çiçeklere hiçbir rüzgar dokunamaz

-> Ya her şey tümüyle yanlış giderse? -8. Gün-

-> Şeytanın öldüğünüzü fark etmesinden çok önce cennete gitmeniz dileğiyle.. -Romanov Komplosu-

-> Derin bir soluk alıp verdi. “Sonra o aşağılık miloseviç nefreti körükleyerek, korku tellallığı yaparak saati yüzyıllar öncesine getirdi. Arkadaşı arkadaşa, komşuyu komşuya karşı kışkırttı. Tüm bunlar iktidarı kaybetmekten korktuğu içindi.

-> Her zırhını zayıf bir yeri vardır. Önemli olan, o noktayı bulmak. -Kar Kurdu-

-> Açan çiçekler rüzgârla dağıldı ve rüzgâr hiçbir şeyi önemsemez, ama kalpte açan çiçeklere hiçbir rüzgâr dokunamaz… (Son Tanık)

-> ‘Bazı erkekler ancak seçenekleri ölçüsünde sadıktır. ” -Son Tanık-

-> Söylesenize, Auschwitz’de Tanrı neredeydi?” … “İnsan neredeydi?” -Son Tanık-

-> Sanki tepede biri iplerimizi çekip halimize bakarak gülüyor. -Sakkara’nın Kumları-

-> Artık aramızda herhangi bir diyaloğun yararsız olacağını görüyorum. Sözleriniz anlamsız. Sadece davranışların bir değeri var. -8. Gün-

-> Hayatın püf noktası hangi köprülerden geçileceğini, hangi köprülerin yakılacağını bilmektir. Bu köprüyü geçin, ardınızda bıraktıklarınızı yakmaya çalışın.

-> Biliyor musun; savaştan önce komşularımızla barış içinde yaşardık. Kimse kimseyi rahatsız etmezdi. Dini ya da etnik farklılıkların hiç önemi yoktu. Çocuklar birlikte oyun oynardı, büyükler görüşürdü. Birlikte şarkı söyler, birlikte dans eder; düğünlere ve cenazelere birlikte giderdik. Derin bir soluk alıp verdi: sonra o aşağılık Milosevic nefreti körükleyerek, korku tellallığı yaparak saati yüzyıllar öncesine getirdi. Arkadaşı arkadaşa, komşuyu komşuya karşı kışkırttı. Tüm bunlar iktidarı kaybetmekten korktuğu içindi

-> Istırapla el ele gelmeyen tek bir sevgi yok; daha önce de olmadı, bundan sonra da olmayacak… Sevginin bedeli var.” (Huzursuz Hayaletler)

-> Turgenyev ilginç bir gözlemde bulunur. Bir şey aramaya başladığında kendi kulaklarının arkasına bakmayı da unutma der.” (Kar Kurdu)

-> Geride bıraktıklarımızın kalplerinde yaşamak, ölmek değildir.

-> Katledilen ve sakat bırakan kötü insanalar, kurbanlarının yaslarını hayatları boyunca tutacak yakınlarını hiç düşünmezler. Nefret dışında hiç bir şey düşünmezler. Ve nefret Nefret şimdiye kadar ne başarmış..?

-> Carla’nın yüzüne baktı. “Biliyor musun, savaştan önce komşularımızla barış içinde yaşardık. Kimse kimseyi rahatsız etmezdi. Dini ya da etnik farklılıkların hiç önemi yoktu. Çocuklar birlikte oyun oynardı. Büyükler görüşürdü. Birlikte şarkı söyler, dans eder, düğünlere ve cenazelere birlikte giderdik.

-> Kendini seven birini kaybetmek insanı bunalıma iten nedenlerin başında gelir. (Kar Kurdu)

-> Tehlikenin gözünün içine bakıp bekleyenler kahramanlar değildir, böyle bir şey olamaz, tehlikeden kaçmayanlar, sadece kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamış kadercilerdir.

-> Erkek adam: “… ben hatalarını kabul edecek kadar erkek adamım.” (Şeytanın Müridi)

-> Bana kan akıtmamış bir devrim söyle.” -Romanov Komplosu-

-> Aslında Tanrı’yla bizzat karşılaşmasına sadece üç dakika kaldığı asla aklına gelmeyecekti… Ne var ki hayat her zaman sürprizlerle doluydu…” (Huzursuz Hayaletler)

-> Sanırım, insanları bir arada tutan aynı sevginin bazen insanları birbirinden ayırdığının da farkında değillerdi. -Son Tanık-

-> Durum ne kadar umutsuz ve üzücü, ne kadar karanlık olursa olsun; hep gülmeye, güldürmeye hazırdı. –Brandenburgmard

-> Küçük insanlar kolay kandırılırlar.

-> Devrim herkes için güçtür. Fedakârlık ve ıstırap olmadan başarılamaz.” -Romanov Komplosu-

-> Bu dünyada yaşadıkça, adalet diye bir şeyin olmadığını tekrar tekrar öğreniyorum. Gerçek adalet yok. Eski bir atasözünde her günahın bir intikam meleği var denir. Ama meleği hiç göremedim. -Brandenburg-

-> Böylece, akıntıya karşı savaşan tekneler gibi, sürekli olarak geçmişimize doğru çekiliyoruz. -Brandenburg-

-> Yaşama arzusunu yitirdiğini söylediler. Bazı insanlarda olurmuş. Çok sevdiği, çok yakınındaki birinin kaybı, İnsanın içine işler, Dayanma gücünü yok superguzelsozler.com edermiş. Kendi çocukların olup da gerçek sevginin ne olduğunu, Kızını ya da oğlunu bu şekilde kaybetmenin ne demek olduğunu anlayana kadar, Buna inanmak güç geliyor insana. -8. Gün-

-> Her çocuğun bir kokusu vardır….

-> Sonra yıllarca bunu düşündüm. Yaklaşmakta olan talihsizliğin belirtisini fark edemediğim için kendimi suçladım. Fark etmem, yaşanacak her şeyi değiştirebilir miydi? Sevdiklerimin hayatını kurtarabilir miydi? Belki. En azından, bazen kendime öyle diyorum. -Huzursuz Hayaletler-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir