Graham Greene Sözleri

İngiliz yazar Graham Greene, 20. yüzyılın önde gelen edebiyatçılarındandır. Katolik kimliği, politik olaylara ilgisi ve casusluk geçmişi eserlerine derinlik kazandırmıştır. Romanlarında çoğu zaman bireyin vicdan muhasebesini, günah ve kurtuluş arayışını, ayrıca sömürgecilik ve savaş döneminin sancılarını işlemiştir.

Graham Greene En Güzel Sözleri

Eserleri hem edebi değer taşır hem de politik gerilim romanı niteliğiyle geniş kitlelere ulaşır. Hayatı boyunca roman, hikâye, tiyatro ve senaryo türünde üretken olmuş, adını edebiyat tarihine kalıcı şekilde yazdırmıştır

Graham Greene En Güzel Sözleri

-> Masumiyet bir çeşit deliliktir.

-> Dünya artık kahraman yaratmıyor.

-> Zayıf düşmezsen bu dünya iyidir.

-> Çocukluk yazarın banka hesabıdır.

-> Nefret, hayal gücünün eksikliğidir.

-> Yorgunum ve sensiz olmaktan bıktım.

-> Vicdan, insanın en sadık düşmanıdır.

-> Yıkım, sonuçta bir yaratma biçimidir.

-> Her ihanet, biraz da kendine ihanettir.

-> Masumiyet, zamanla değil, acıyla kaybolur.

-> Bir toplumun çürümesi, en önce dilinde görünür.

-> Her insan, içinde taşıdığı sırlar kadar ağırdır.

-> Ev, bir sandalye ve bir bardak bulunduğu yerdir.

-> Alıntıları sevenler anlamsız genellemeleri sever.

-> Yalnızlık, bir cezadan çok, ruhun doğal durumudur.

-> Ebediyet zamanın uzaması değil, zamanın yokluğudur.

-> İnsan doğası siyah ve beyaz değil, siyah ve gridir.

-> Zalim adamı kolayca tanıyabilirsin. Sinemada ağlar.

-> Aşk, insanı kutsal kıldığı kadar kırılgan da yapar.

-> İnsan, bazen en çok sevdiğine en büyük acıyı verir.

-> Medya kötü gazetecilik anlamına gelen bir kelimedir.

-> İnsanlığı sevemezsin, sadece insanları sevebilirsin.

-> İnsan, en çok da kendi yazgısından kaçarken yorulur.

-> Her kalbin içinde, dile getirilmeyen bir dua vardır.

-> İnsan, eğer insan kalacaksa, taraf tutmak zorundadır.

-> İtiraf, bazen işlenen suçtan daha ağır bir acı taşır.

-> Gerçek aşk, insanı mutlu etmekten çok, onu dönüştürür.

-> Ruh, kendi karanlığıyla yüzleşmeden aydınlığa çıkamaz.

-> İnsan, hayatını değiştiren anı yıllar sonra fark eder.

-> Bir insanı sevmek, onun hatalarını da sevmek demektir.

-> Vicdan, insanın kendisinden saklayamadığı tek şahittir.

-> Eğer yeteri kadar seviyorsak, her şey yolunda demektir.

-> Yavaşlığın bir erdemi vardır, kaybettiklerimizden biri.

-> Tanrı’dan nefret ediyorum. Sanki gerçekten varmış gibi.

-> İhanet eden kişi, kendi yüzüne bakacak bir ayna bulamaz.

-> Günah, insanı Tanrı’dan değil, kendisinden uzaklaştırır.

-> İnsan, en derin yarasını, en çok güvendiği kişiden alır.

-> Affetmek, çoğu kez mağdurdan çok, affedeni özgürleştirir.

-> İnsan, suçunu unutur ama suç, insanı hiçbir zaman unutmaz.

-> Çocuklukta her zaman geleceğin kapısını açan bir an vardır.

-> Çoğu zaman hakikat, insanın kaldıramayacağı kadar çıplaktır.

-> Küçük hırsızı hapse koyarsın, ama büyük hırsız sarayda yaşar.

-> İnanç, bir mucizeden çok, karanlığa rağmen ilerleyebilmektir.

-> Aşkın büyüsü, gerçeği görmezden gelmeye razı olmamızda yatar.

-> Çoğu şey, derinlemesine bakana kadar hayal kırıklığı yaratır.

-> İnsan, ne kadar çok severse, kaybetmekten o kadar çok korkar.

-> Çoğu insan, vicdanıyla yüzleşmemek için kalabalıklara sığınır.

-> İnsan kalbi, en çok sırlarını saklamaya çalışırken açığa çıkar.

-> Gerçek barış, savaşın bitmesinde değil, nefretin tükenmesindedir.

-> İnsanın en derin arzuları, çoğu kez kendi yıkımının da sebebidir.

-> İnsan ilişkilerinde, kibarlık ve yalan binlerce gerçeğe bedeldir.

-> İnanç, kesinliğin değil, belirsizliğe rağmen umut etmenin adıdır.

-> En büyük trajedi, kötülüğün varlığı değil; iyiliğin suskunluğudur.

-> Sessizlik, insanın vicdanıyla baş başa kaldığı en gürültülü andır.

-> Bir kalbi anlamak için onun nelerden korktuğunu bilmek yeterlidir.

-> Çoğu insan, özgürlük için değil, güvenlik için teslim olmayı seçer.

-> Saplantı, korkuya otomatik bir tepkidir; çünkü korku küçük düşürür.

-> İhanet, bazen yalnızca bir sözle değil, bir sessizlikle de yapılır.

-> İnsanın kaderi, çoğunlukla tek bir zayıf anın gölgesinde şekillenir.

-> Tanrının merhametinin korkunç tuhaflığını sen de ben de kavrayamayız.

-> İnsan, çoğu zaman affedilmek için değil, anlaşılmak için itiraf eder.

-> Gerçek dost, senin en kötü yanını bilip de seni sevmeye devam edendir.

-> Yalnızlık, çoğu zaman insanın kendi kendine ettiği en büyük ihanettir.

-> Başka insanlar için kendimizden daha az önemli olmaya asla alışamayız.

-> İnsan bazen gerçeği bulmak için yalanların arasından geçmek zorundadır.

-> İnsan, kendi geçmişini ne kadar gizlerse, geleceği o kadar bulanık olur.

-> Yalnızlık, ruhun kendi gölgesiyle tartışmasından başka bir şey değildir.

-> Bir adamın kaderini belirleyen çoğu zaman seçimleri değil, korkularıdır.

-> İnsan, çoğu kez en büyük acısını, en büyük mutluluğunun gölgesinde yaşar.

-> Çoğu hayatın fark edilmeyen bir dönüm noktası vardır; geri dönüşü olmayan.

-> Bir günahın yükü, onu işleyen kişinin omuzlarında değil, kalbinde taşınır.

-> Bir adam, işlediği günahın cezasını mahkemede değil, kendi vicdanında çeker.

-> Aşk, insanın ruhunu kutsayabileceği gibi, en acımasız şekilde de tüketebilir.

-> Cesurca yapılan tek bir hareket, mümkün olanın tüm kavrayışını değiştirebilir.

-> Sevgi, bir kişiye bağlılık değil, onun günahlarıyla birlikte var olabilmektir.

-> Aşk, bir mucize gibi başlar; ama zamanla insanın kendi zaaflarını açığa çıkarır.

-> Umut, çoğu kez insanı kurtarmaz; yalnızca acıyı daha uzun süre katlanılır kılar.

-> Özgürlük, yalnızca zincirlerinden kurtulmak değil, onları istememeyi öğrenmektir.

-> Bazen bir insanın kurtuluşu, işlediği en ağır günahın içindeki itirafta saklıdır.

-> İnsan, bazen sevdiği kişiye en büyük ihaneti, onu Tanrı’nın yerine koyarak yapar.

-> Her yolculuk, insanın kendisinden kaçışıyla başlar, yine kendisine dönüşle biter.

-> Sadakat, bir kişinin yanında kalmak değil, onun yokluğunda da onu savunabilmektir.

-> Politika, çoğu zaman vicdanın değil, çıkarın rehberliğinde yazılmış bir trajedidir.

-> İnsanın içinde sakladığı sır, çoğu kez kendi mezar taşına kazınmamış tek gerçektir.

-> İhanet eden kişi, yalnızca başkasını değil, kendi kalbinin bütünlüğünü de parçalar.

-> İnançsızlık, Tanrı’nın yokluğunu değil, insanın kendi kalbindeki boşluğu işaret eder.

-> Acı yazması kolaydır; acıda hepimiz mutlu bireyizdir. Ama mutluluk hakkında ne yazılır?

-> İnsan, kendisini sevmeyen biri tarafından sevilmeyi umut eder; işte asıl trajedi budur.

-> Gerçek trajedi, kötülüğün kazanması değil; iyiliğin isteksizliği yüzünden kaybetmesidir.

-> İnsan kalbinde öyle bir yalnızlık taşır ki, en büyük kalabalık bile o boşluğu dolduramaz.

-> Her ülkenin tarihinde, halkın inancı değil, liderlerin korkuları daha kalıcı izler bırakır.

-> İnsan, ne kadar büyük bir günah işlerse işlesin, affedilme ihtimalinin varlığında huzur arar.

-> Tanrı, bazı prototipleri başarısız olursa diye birçok olasılık yarattı; bu evrimin anlamıdır.

-> Düşünmek bir lükstür. Köylü gece çamur kulübesine girince Tanrı ve demokrasi üzerine düşünmez.

-> İnsan, gerçeği bilmek istediğini söyler ama aslında yalnızca tahammül edebileceği kadarını ister.

-> Bir insanın kalbini anlamak için onun dualarına değil, en gizli korkularına kulak vermek gerekir.

-> İnsanların çoğu Tanrı’ya inanmak istedikleri için değil, yalnız kalmaktan korktukları için inanırlar.

-> Hayattan güven duymadan geçmek imkansızdır; bu, en kötü hapishanede, kendi içinde hapsolmak demektir.

-> Mutluluk dediğimiz şey, çoğunlukla insanın kendini kandırmaya razı olduğu bir yanılsamadan ibarettir.

-> İyi romancılar kötü hafızaya sahiptir; hatırladıkları gazetecilik, unuttukları hayal gücünün gübresidir.

-> Günah, bir insanın hayatını yıkmaz; asıl yıkımı getiren, günahın ardından duyulan çaresiz umutsuzluktur.

-> Güç, çoğu kez masumiyetin üzerine kurulur; ama masumiyetin yok oluşu, gücün de çürümesinin başlangıcıdır.

-> İnancın asıl sınavı, Tanrı’yı göremediğin ve sesini işitemediğin anlarda, yine de diz çökmeye devam edebilmektir.

-> Bir hikayenin ne başlangıcı ne de sonu vardır; keyfi olarak geriye ya da ileriye bakılan bir deneyim anı seçilir.

-> Yazmak bir terapi biçimidir; yazmayanların delilik, melankoli, panik ve korkudan nasıl kaçtıklarını merak ederim.

-> İnsan bazen kendisini öyle bir noktada bulur ki, en büyük düşmanı dışarıda değil, içindeki sükûnetsizlikte saklıdır.

-> Kendini ifade etmek zor ve bencilce bir şeydir; her şeyi yer, hatta kendini. Sonunda ifade edecek kendin bile kalmaz.

-> İnsan kalbinin en karanlık köşesinde, daima itiraf etmekten korktuğu bir suç, bir ihanet ya da bir pişmanlık gizlenir.

-> Aşk, çoğu zaman bir kurtuluş gibi başlar; ama derinleştikçe ruhu kendi zincirleriyle kuşatan bir hapishaneye dönüşebilir.

-> Ölümün asıl korkutucu yanı, sonrasındaki bilinmezlik değil; geride bıraktıklarımızın bizim için ne düşüneceğini bilememektir.

-> İki kalpten biri her zaman sıcaktır, diğeri soğuk; soğuk kalp elmaslardan daha değerlidir, sıcak kalp ise değersizdir ve atılır.

-> Tanrım, yeterince yaptın, yeterince superguzelsozler.com çaldın benden, artık sevmeyi öğrenmek için çok yaşlı ve yorgunum, beni sonsuza dek yalnız bırak.

-> Sevildiğini keşfetmek ve inanmak garip bir şeydir, çünkü kimseyi kendinde sevecek bir şey yoktur, sadece bir ebeveyn ya da Tanrı sever.

-> Kalplerimizde, sevdiğimiz birkaç kişinin mutluluğunu sağlamak için binlerce yabancının sefaletini düşünebilecek acımasız bir diktatör vardır.

-> Şehvet en kötü şey değildir; çünkü her an, her gün, şehvet aşka dönüşebilir, bundan kaçınmalıyız. Ve günahımızı sevdiğimizde gerçekten lanetleniriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir