François Fenelon Sözleri
François Fénelon, 1651’de Fransa’nın Périgord bölgesinde doğmuş ve 1715’te Paris’te vefat etmiş önemli bir din adamı, teolog, yazar ve düşünürdür. Katolik Kilisesi içinde yükselerek etkili bir konuma gelmiş, özellikle saray çevresinde bulunduğu dönemlerde Bourgogne Dükü’nün eğitmenliğini üstlenerek önemli bir rol oynamıştır.

Fénelon, dinî düşünceleriyle dikkat çekmiş; Tanrı ile içsel bir bağ kurmayı savunan Quietizm akımına yakınlığı, döneminin önde gelen kilise otoriteleriyle fikir ayrılıklarına yol açmıştır. Bu nedenle Papa XII. Innocentius tarafından bazı görüşleri sapkın olarak nitelendirilmiştir. Ancak, bu tartışmalar Fénelon’un düşünsel derinliğini ve radikal yaklaşımını gözler önüne serer.
Edebiyatta ise en çok “Télémaque’in Serüvenleri” adlı alegorik eseriyle tanınır. Bu eser, ideal bir yönetici profili çizerken aynı zamanda mutlak monarşi ve dönemin siyasi düzenine yönelik eleştiriler içerir. Fénelon, eğitim ve ahlaki değerler konusundaki yazılarıyla da öne çıkmış; özellikle kadın eğitimi, çocukların ruhsal gelişimi ve bireysel ahlak üzerine fikirler ortaya koymuştur.
Hayatının ilerleyen dönemlerinde Cambrai Başpiskoposu olarak görev yapmış olan Fénelon, saray çevresinden uzaklaştıktan sonra bile bıraktığı eserlerle dinî ve edebi düşünce tarihinde kalıcı izler bırakmıştır. Onun çalışmaları, hem dinsel inançların içsel yönünü vurgulaması hem de toplumsal ve siyasal eleştirileriyle günümüze kadar etkisini sürdüren önemli düşünsel bir mirası temsil eder.
François Fenelon Sözleri Kısa
-> Alçakgönüllülük, hakiki bilgelikle beraber yürüyen bir erdemdir; çünkü kendini büyük görmek değil, kendini olduğun gibi kabul etmek gerçek güçtür.
-> Dünyada ki tüm savaşlar iç savaştır, çünkü tüm insanlar kardeştir.
-> Kendi içinde barışı bulamayan, hiçbir zaman dış dünyada da gerçek huzura erişemez; çünkü dış dünya, iç dünyanın bir yansımasıdır.
-> Sevmeden yaşamak yaşamak değildir. Az sevmek ise sürüklenmektir.
-> Nautilus, üç buçuk ayda yaklaşık on bin fersah, dünyanın büyük dairesinden daha büyük bir mesafe katettikten sonra, keskin mahmuzuyla suya nüfuz ediyordu. Şimdi nereye gidiyorduk ve gelecek için ne saklıydı?
-> İnsanın en büyük gücü, kendini tanıması ve iç dünyasındaki zaaflarla yüzleşmesidir; çünkü gerçek bilgelik, kendi kusurlarını görmekle başlar.
-> Aşk, sadece duyguların coşkusundan ibaret değildir; aynı zamanda insanı sabırla ve fedakârlıkla olgunlaştıran, ruhu derinleştiren bir yolculuktur.
-> İyi insan olmak için kimseye fenalık etmemek yetmez, iyilik etmesinide bilmelidir.
-> Yaşamın anlamı, sadece kendi çıkarları için değil; başkalarının iyiliği için de çaba göstermeyi bilmekle ortaya çıkar ve böylece ruhun derinliklerinde gerçek mutluluk yeşerir.
-> İnsanların hırsı ve açgözlülüğü, mutlu olmamalarının nedenidir.
-> İnsanların en mutsuzu, öteki insanları sefil ederek mutlu olduğunu sanandır.
-> İnanç, mantığın ve aklın ötesine geçerek kalbin attığı ilk cesur adımdır; çünkü insan ancak o zaman gerçek anlamda teslimiyetin ve sevginin derinliğine ulaşır.
-> Korku, güçlü bir inancın zayıf gölgesidir; gerçek iman, korkuları aşan cesaret ve güvenle beslenir.
-> Kendimizi boş yere anlatmaya çabalamak yerine, davranışlarımızla kendimizi ifade etmek daha değerlidir; çünkü eylemler sözlerden daha güçlü ve kalıcıdır.
-> Hatalarımızla yüzleşmek, insan ruhunun olgunlaşmasının ve büyümesinin temel taşlarından biridir; çünkü ancak kendi eksikliklerimizi görüp kabul ettiğimizde ilerleyebiliriz.
-> İnsan, ancak başkaları için iyilik yapmayı kendine görev bildiğinde, gerçek özgürlüğün ve anlamın kapılarını aralar.
-> İnsanın hayatındaki gereksiz yüklerden, olumsuz düşüncelerden ve kinlerden kurtulması, ruhunu hafifleten ve özgürleştiren en önemli adımlardır.
-> İyilik yaparken başkalarının görmesini amaçlamak yerine, iyiliğin kendi içinde çoğalması ve ruhunu beslemesi için yapmalıyız.
-> Yarın bana iyi bir pusula al getir Bahtiyar. İnsanlık nereye gidiyor bir türlü anlayamadım…
-> Sevgi, insan ruhunu şekillendiren en yumuşak ve en güçlü kalemdir; çünkü insanı insan yapan, onu başkalarına bağlayan en derin bağdır.
-> Kendimizi affetmek kolaydır, fakat bu bazen ruhumuzun derinliklerindeki gerçek pişmanlığı ve Tanrı’yla olan bağımızı zayıflatabilir.
-> Sarhoş, cinayeti yapar da sonra ‘özrüm vardı, kendimde değildim’der. Kendinde olmayış, kendiliğinden gelmedi sana, onu sen çağırdın.
-> Aşk, ancak ondan kaçmakla yenilebilir.
-> Kalbini değiştirmeyen insan, ne dünyayı ne de kendini değiştirebilir; gerçek dönüşüm ancak içten gelen bir iradeyle mümkündür.
-> Büyük acılar, insanın içinde saklı olan sabrı ortaya çıkarır ve onu daha dayanıklı, daha derin düşünen bir varlık haline getirir.
-> Sessizlik, sadece sözlerin yokluğu değil; aynı zamanda Tanrı’nın kalplerde konuştuğu, ruhun derinliklerine eriştiği kutsal bir zamandır.
-> Gerçek özgürlük, dışarıdaki zincirlerden kurtulmakla değil, içimizdeki tutkuların ve arzuların esaretinden kurtulmakla mümkündür.
-> İç huzur, dış dünyanın karmaşası ve zorluklarından bağımsızdır; o, insanın kendi kalbinde yarattığı dinginlik ve anlayışın sonucudur.
-> Ne kadar çok söylersen karşındaki o kadar az hatırlar. Az söyle de kazancın çok olsun.
-> Bilgi, erdemle birleşmediğinde yıkıcıdır; gerçek bilgeliğin kaynağı, insanın karakterinde ve vicdanında saklıdır.
-> İnsanın yüreği, en kutsal ibadethanesidir; çünkü orada sevgi, inanç ve umut sürekli olarak yeniden doğar.
-> Gerçek zenginlik, maddi varlıklarda değil; gönlün cömertliğiyle paylaştığı sevgi ve iyilikte gizlidir.
-> Her dua, aslında insanın kendi benliğine ve Tanrı’ya yaptığı derin bir teslimiyet çağrısıdır.
-> Bizi asıl yıkan şey, etrafımızdaki kötülük değil; kendi içimizde iyiliği terk etmemiz ve umudumuzu kaybetmemizdir.
-> İkbal anında küstah olan kimseler, idbar halinde daima zayıf ve korkaktırlar.
-> Felaketler karşısında dayanıklı superguzelsozler.com durmak ve kader diyerek eğilmemek, kahramanlıkların en büyüğüdür.
-> Gerçek erdem, insanların gözünde görünmek için değil, vicdanın huzuruyla yaşamayı seçmekle anlam kazanır; çünkü dışarıya yansıyan değil, içten gelen ahlak değerlidir.
-> Eğer bunu beğenmediyseniz, bir daha müzik yazmayacağım.
-> Herhangi küçük bir Ben’in bir yükümlülük altına girme hakkına sahip olup insanın yani ‘Bütün’ün bu yükümlülükleri karşılamak zorunda olması bir insanlık trajedisidir.
-> Çocukların beyni rüzgarlı bir yerde yakılmış muma benzer, ışığı daima kararsızdır.
-> Kimseye göstermem üzüntümü. Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım.
-> Ticaret bazı pınarlar gibidir. Yollarını değiştirmeye kalkarsanız kururlar.
-> Başkasının kölesi olmayan ve başkasını köle etmek hırsına kapılmayan insana ne mutlu.