Ataol Behramoğlu Sözleri
Bu yazımızın içeriğinde neler bulacaksınız: Ataol Behramoğlu Sözleri, Ataol Behramoğlu Sözleri ve Alıntıları, Ataol Behramoğlu Alıntıları, Ataol Behramoğlu En Güzel Sözleri, Ataol Behramoğlu Sözleri Resimli, En Güzel Ataol Behramoğlu Sözleri, Ataol Behramoğlu Kısa Sözleri, Ataol Behramoğlu Özlü Sözleri
Ataol Behramoğlu Sözleri
Ama artık gitmek geliyor içimden. Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden, dönüşü olmayan yerlere.
Nasıl bir şarkı tutturmalıyım ki yarım kalmasın.
Ölümdür yaşanan tek başına, aşk iki kişiliktir.
Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de var olduğumu düşünmeyi, ürpererek. Karanlık bir oda da küçük bir çocuk gibi yağmurdan ve yalnızlıktan ürpererek…
Kalbim öldü, bomboş bu dünya.
Şimdi bir tren penceresinden başka yaşamlara bakar gibiyim.
Görünümü değişecek dünyanın yeniden; Taşlar insan olacak insanlar taş.
Rüyalar bile geceleri bekler gizlice görünmek için. Yüreğimdesin, saklısında içimin gizlice sevgilim.
İnsanlar ölüyorlar gepgenç, sımsıcak ölüyorlar. Sanki ölmüyorlarmış gibi. Bir yandan sürüp gidiyor hayat.
Bu sabah mutluluğa aç pencereni, bir güzel arın dünkü kederinden.
Her ayrılık kendisine bir liman bulur.
Öğrendim ki. Hiç tanımadığın insanlar, iki saat içinde, senin hayatını değiştirir.
Oysa fırlatılan her dize kurşun yarasından beter yara açar ölümün yüreğinde.
Şiir damıtılmış bir üründür. Bir şiirden, hatta bir dizeden esinle kitaplar yazılabilir.
Saadetin ıstırap çekmek olduğunu ben keşfettim. Çarmıhta bir İsa gibi ben ıstırap çektim.
Evet haklısınız, erkekler bir odundur, çünkü hepsinin beklemekten ağaç olduğu bir sevgilisi olmuştur..!
Bir mavi çiçek kalmıştı sadece ama yoktu koklayacak kimse.
Anne gezindiğin bağ baba yaslandığın dağdır! Ömrümün en güzel çağı, annen ve babanla olandır.
Öyle habersizce geliyor ki ölüm, rüyalar tamamlanamıyor.
Ve cellat uyandı yatağında bir gece tanrım dedi bu ne zor bilmece öldükçe çoğalıyor adamlar ben tükenmekteyim öldürdükçe…
Ne zaman bir köy türküsü duysam şairliğimden utanırım.
Gök sanki eriyecek mavilikten çimenler uykulu ve sıcak bir kadın geçiyor çıplak ayaklarını yüreğime basarak.
Cellat uyandı yatağında bir gece, “Tanrım” dedi “Bu ne zor bilmece, öldükçe çoğalıyor adamlar, ben tükenmekteyim öldürdükçe…
Ama artık gitmek geliyor içimden. Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden, dönüşü olmayan yerlere.
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına.
Aramızda söylenmiş sözlerin uzaklığı, aramızda yaşanmış şeylerin uzaklığı, yakın ayrılıkların sezgisi tenimizde.
Bilmem ne zaman söz edeceğim başka bahardan.
Dünyaya bir daha gelirsen nasıl bir hayat isterdin sorusuna kim ne derdi bilmiyorum ama, ben aynı ananın evladı olmak isterdim.
Bütün ömrümce aradığımı bulduğumda, oturup ağlayacağım bir deniz kıyısında.
İnsan yurdunu teninde duyarak yaşamalı.
Bence Türkiye’de gençler doğru eğitilmiyor. Gençlerin yetenekleri baskılanıyor, önleri kesiliyor. Bu yüzden gerçek niteliklerini ortaya çıkaramıyorlar.
İnsanın mucizesinin farkında olmayan, buna inanmayan kişi sanatçı olamaz. Şiir yazar belki ama şair olamaz.
Şiir canlı bir organizmadır.
Kaldırın bugün ne kadar engel varsa güneşle aranızda, elinizin değdiği her şey gökyüzü koksun.
Eskidenmiş sabredip murada ermek, Şeyhin kerametini bekleyerek. Öyle zamanlar yaşamaktayız ki dostum, Erdemdir bazen, sabretmemek.
Hayvan kötülük olsun diye kötülük yapmaz. Kötülük olsun diye kötülük yapmak ve bu anlamıyla da ahlâksızlık insana özgüdür.
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telaş.
Burjuvalar kocaman duvarlarla çevirmişler avlularını. Ama bir kiraz ağacı gördüm geçen gün, Dışarı uzatmıştı en çiçekli dalını.
Şiir değerlendirmesi şiirsel olmalıdır. Kuru analizler, ancak şiiri öldürmeye yarar.
Yaşamak görevdir yangın yerinde. Yaşamak insan kalarak.
Oysa insan olmak, çoğalabilmektir başkalarıyla. İnsansın; birinin canı yanarken, senin de canın yanıyorsa.
Keder sokulgan adımlarıyla gelip kıvrılıyor yüreğime.
Öğrendim ki… Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.
Ölüm de böyle bir şey olmalı diye düşündü; gitgide yoğunlaşan bir unutkanlık.
Sigaranın şiirle alakası yok. Lisedeyken herkes gibi ben de sigara içerdim. Sonra baktım sigara içerken kafam iyice dumanlanıyor, e bu sefer de şiir yürümüyor; sigarayı bıraktım. Ama arada bir tüttürüyorum yine.
Sevdiğim, Sonsuzca yitirdiğim ender çiçek, Geri kalan yılları ömrümün, Seni anımsamama yetmeyecek.
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı.
Öğrendik ki, İki şey asla terketmezmiş insanı: Biri yanındaki ana, diğeri kalbindeki yara.
Öğrendim ki, Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız. Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, Gerisini karşı tarafa bırakırsınız…
İsim nedir ki, Bulutlara yazılır geçer. Yüzüm nedir ki, Akar suya çizilir geçer… Ömür nedir ki, Kurulur bozulur geçer. Sevda nedir ki, Dokunursun süzülür geçer. Şiir nedir ki, Sezilir geçer. İnsan nedir ki, Bir şeylere sevinir, üzülür geçer.
Birini ne kadar çok seversen, hayat onu senden o kadar uzaklaştırıyor.
Tarih kuşkusuz ki birebir tekrar değildir. Aslında bu, her şeyin, bütün toplumsal ve kişisel olguların gerçeğidir. Fakat benzer koşulların benzer sonuçlar doğuracak olması da doğaldır.
Vatan, bu ülkenin tepesine çöreklenmiş gerici, karanlık, emperyalizm işbirlikçisi güçlerden behemehal, mutlaka, kesinkes kurtulmalıdır ve kurtulacaktır.
Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir…
Yanıma gelip, Dua diye bir şiirinizi okuduk, çok güzelmiş diyorlar. Ama o şiiri ben yazmadım ki. İnternete biri yazmış, altına da adımı koymuş.