Şükrü Erbaş Kitap Sözleri

7 Eylül 1953 tarihinde, Yozgat’ta doğdu. Annesi, Lalezar Hanım; babası Doğan Erbaş’tır. İlk ve orta öğrenimini Yozgat’ta tamamladı. 1972 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi’nde memur olarak çalışmaya başladı; Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde öğrenim gördü. 1978 yılında mezun oldu.

Reklamlar

Şükrü Erbaş Sözleri Anlamlı

Şükrü Erbaş Sözleri Anlamlı

-> Susmak iyileştirmiyor yarayı, yeni yerlere varıyor eski sözler.

-> Farkında mısınız bilmem, kimse kendi acısını bile duymuyor artık.

-> Yastığa başını koyduğunda başucundaki boşluğa bak. Ayrılık diyordun ya.

-> Alnından öptüğüm yerde ülkemsin, ağzından öptüğüm yerde, kadınım.

-> Başkalarını anlama ve sevme becerisi olan herkes şiiri de sever.

-> Anlamak ile katlanmak arasında tükendim.

-> Bu sayfamızda Ahmet Telli Sözleri, Ahmet Telli Alıntılar yer almaktadır. Çocuksun sen, Ve dünya

-> Senin yalnızlık dediğin yerde atıyor ayrıcalığın ve güzelliğin kalbi.

Reklamlar

-> Umut acıdır umutsuzluktan, insan susar.

-> Bir yere gitmeden, gelecek birisini bekliyordu herkes.

-> Benim en güzel düşlerim içimde kaldı.

-> Kalp, eşyalardan daha çabuk soğuyormuş.

-> Öyle ucuz ettiler ki her şeyi sözü, saygıyı, erdemi. Ölümü bile kirlettiler.

-> Düşmeyi göze almadan binilmiyor salıncağa.

-> Orda dağlar bir mezarlık Bulutlar kan salkımı sular toprakta düğüm Orda evler oda oda kanarken Burda yeşerenin canı cehenneme.

-> Yaşlı bir kadının hüznünü duymazsanız, bir genç kızın saçlarında çarpan kalbini nasıl göreceksiniz?

-> Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de.

-> Daracık ömrümüzde geniş sıkıntılar.

Reklamlar

-> Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır.

-> Kimse kendinden bir yere gitmiyor. Yaşıyoruz sessizce yaramızı severek.

-> İçimizde azalan zamanların kederi, önümüzde bir yere gitmeyen yollar.

-> Biliyor musun, hoyratlık değil de incelik yakıyor canımı.

-> Herkesin gerçeği kendine acı. Herkesin acısı kendine biricik.

-> Bir kapı önündeyim, girsem suç, gitsem ayaz.

-> Eskiden her konuda konuşurdum istekle Bir geniş gülümsemeyle dinliyorum şimdi.

-> Tarla kuşu yağmur damlasından dünyayı içsin diye yazarız.

-> Hayat dolduruyor her boşluğu kendince bir başka başlangıçla tutuşmak üzere yeniden pembe üflemeleriyle bir ince soluğun soğuyor acılar bile.

-> Hiçbir sevgi tutsaklıkta yeşermez. Eşitlik özgürlük ister.

-> Biliyorsun ya susarak yaşamak zorundayım seni, bu yüzden gecelere ve sözcüklere bölüyorum ağırlığını.

Reklamlar

-> Gelişin hayata bağlıyor beni, anlıyor musun? Zaman yarat ve uğra.

-> Sevgilim..Bir ülke senin gövden kadar masum olsaydı, bir tek anne oğlunu devletten sormazdı.

Şükrü Erbaş Sözleri Anlamlı

-> İnsan bir mendille gezmeli hayatı, ne zaman ağlayacağı bilinmez ki.

-> Nerden mi anlıyorum yaşlandığımı? Kadınlar gittikçe daha güzel.

-> Ey insan ömrünü dolduran biçimleyen duygu Hüzün müdür her vakit mutluluğun bir yüzü?

-> Ölerek değil yaşayarak çoğalmak istiyoruz.

-> Büyüklerin bunca uzun yaşadığı bir ülkede, bir onur dersi midir çocukların ölümü?

-> İnsanı yalnızlığın hazinelerine götüren bir arınmadır sevmek. Yalanın kirlettiği bir yüreği yağmur sularıyla yıkamak, sonra da içtenliğin rüzgârıyla durulayıp iğde kokularına sarmaktır.

-> Ömrüm, ah benim ördükçe sökülen, yakasız kolsuz hırkam.

-> Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan.

-> Bilene ağıt gibi oturur, bir kadının gamsız gülmesi.

-> Bunalıyoruz çocuk, bunalıyoruz. Biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz.

-> Senden başka kimseyi aramadım gittiğim yerlerden.

-> Ne kadar uzaksa bir felaket sizden, o kadar mutlusunuz, unuttunuz başkalarının acısını duymayı.

-> Onca acıdan sonra anladı ki, ölümde yıkım da umut da umutsuzluk da aşk varsa güzeldi; Kolaydı, katlanılırdı.

-> Hayalin, gerçeğe değdiği yeri seviyorum.

-> Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?

-> Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum.

-> Tenin tenime bu kadar sinmişken, ömrüm azala azala önümden akarken, gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken. Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime, bıraktığın.

-> Günlerdir yoksun. Öfkeni bile özledim.

-> Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi.

-> Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu?

Şükrü Erbaş Kitap Sözleri

-> Umduğun inceliğe inmiyorsa söz, çekil suskunluğun tüneklerine; ucuz etme anlamı.

-> Dünya sinema perdesi değil ki. Düşlerin de bir sınırı olmalı, insanın gerçeği ile çevrili.

-> insanın zamana karşı biricik şansıdır aşk. Onca kapı onca duvar içinde bulur aynasını.

-> Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını, bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.

-> Sevmek, insanın en büyük acısıdır.

-> Geceler bitti. Yolculuklar bitti. Yeni yerler, yeni sabahlar bitti. Senden önceki haline döndü kalabalık.

-> Sesinden başka suçum, yüzünden başka iyiliğim kalmamıştı.

-> Ey sözümün billuru; sensin kalbimden dünyaya yürüyen hayranlık.

-> Sevinç taşkın yaşanır da; acı yalnız çekilir.

-> Gizemli bir suskunluğun dargın diliyim. Kan gülleri büyütürüm sabır saksılarında.

-> Biz bir kentten gideriz kent boşalır, bir evden koparız ev küçüldükçe küçülür, bir insandan ayrılırız dünyanın en büyük yabancısıdır.

-> Bir derdim var bin dermana değişmem.

Şükrü Erbaş Sözleri Resimli

-> Hangi acıyla yaprak dökersek dökelim, insan kendini seveceği bir dünya buluyor.

-> Unutmak değil, anımsamak güçsüz düşürüyor.

-> Seni koruyacağım, sana bile sezdirmeden. Gökyüzü gibi uzaktan ve beklentisiz, gereceğim yüreğimi üzerine. Sevmek, biraz da bu değil midir?

-> Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda sıcacık bir sığınak olayım istemiştim. İnsanlar içinde üşüdükçe, güvenle gelebileceği.

-> Ey gitmek. Sesin kısık, bunalmış güzelliğin, hangi yüreğe girersen gir, ülken yok senin.

-> Sildim pişmanlığı payıma düşen hayattan.

-> Uzun sustum, ey durmadan konuşanlar. Geçmedi üşümem, ben bir aşkın kar yağışından geliyorum.

-> İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

-> İnsanın acısını, insan alır.

-> Ben gidip hayal kuracağım, siz oturup gerçeğinizi sevin.

-> Uzun uzun susuyoruz sözün superguzelsozler.com kıyılarında. Hangi kapıyı aralasak bir uzaklık esiyor.

-> Herkes Türküsünü elbet kendi sesiyle söyler! İnsanın dili boynuna kement olur mu?

-> Kalabalığın uyumuna inat, hayalin gerçeğe değdiği yeri seviyorum.

-> Güneş değil, inandım. Serçeler başlatıyor sabahı.

-> İnsan sevmezse eve gelir. Gider aktarlara bakar. Yarasına biraz uzaklık basar. Küçük dükkânlarda uzun konuşur. Bin çeşit önlem geliştirir. Gökyüzü çoktan inmiştir yere. Zamansızdır. Seslerden üşür. Insan sevmezse mezarını küçük düşürür.

-> Geceler çaresizliğin ıssız mahşeri.

-> Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben.

-> Sana neden sığındığımı anlıyor musun?

-> Ve biz bulutlara gömdük çocuklarımızı.

-> Gün olur, onuru güzel çocuk. Acı da yakışır insanın yüreğine.

-> O bana dedi ki; İnsanın çocuklardan öğreneceği çok şey var. Düşmeyi göze almadan binilmiyor salıncağa.

-> Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada, söz, boşluğu dövmekten başka ne işe yarar ki?

-> Kalktım yürüdüm elimdeki çaresiz soruyla. İnsan neden hep sona bırakır kendini?

-> Benim geçmişimi senin geleceğini seviyordum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir